Anne olmak, dünyanın en değerli varlığına ev sahipliği yapmak demektir. Anne olmanın verdiği zorluklarla beraber, fedakarlık ve sorumluluklar üzerine birde çalışma hayatı eklenince, annelik değer yargısı ayrı bir anlam kazanmaktadır. Peki ya çalışan anne olmak?
Çalışan annelerden beklenenler nelerdir?
Çalışan bir anne olarak, yaptığınız işin gerektirdiği her türlü sorun ve sorumlulukları profesyonellikle çözümlerken bir yandan da çocuğunuzun ihtiyaçlarını ve evinizin yönetimini aksatmadan sürdürmeniz gerekir. Bu uzun yolculuk, ardı arkası kesilmeyen bir maraton koşusu gibidir. Her ne kadar etrafınızda size destek olan, yaşam koçluğu yapan; eşiniz, dostlarınız, aileniz olsa bile, her halükarda; bu maratonu bir anne olarak yalnız tamamlarsınız.
Çalışan bir anne olmanın zorluğu nelerdir?
Günümüz hayat mücadelesi ve sosyal yaşantı, anneleri iş hayatına yönlendirmekte ve anne daha yenidoğan bebeğini kundakta bırakarak işinin başına dönmektedir. Bu durumda, bebeğine büyük bir özlem duyan anne, fiziksel manada iş yerinde olsa da ruhen olamaz hale gelmektedir.
Ne yazık ki hayat şartları, bu süreç tamamlanamadan anneleri bebeklerinden ayırmaktadır. Bunun yanında, işveren, anneden verimli bir çalışma düzeni bekleyecektir. Kafasında bin türlü soru ve kaygıyla kendisini işine vermeye çalışan anne, işinde ne derece verimli olabilir? Bu da önemli bir mevzudur.
Tabii bu durumun beraberinde getireceği endişeler, annenin yakasını bırakmayacaktır. Bebeğinin ihtiyaçlarına cevap verememek, annede ayrı bir üzüntü yaratacaktır. Böylesi bir durumda, bebeğine ait olan sütlerinin boşa aktığını gören her annenin vicdan azabı çekmemesi mümkün değildir. Sık sık emzirilen bir anne göğsü ile yalnızca günde belirli saatlerde emzirilen anne göğsü elbette bir olmayacaktır. Bebeğini heran emzirebilme imkanı bulamayan annenin, belli bir dönem sonra sütleri kesilecek ve bu durum annede büyük bir ızdıraba sebep olacaktır. Anne ve bebek, birbirlerine olan en derin ihtiyaçlarını bu süreçte gideremeyecek ve sonuçta güvenli bağlanma sekteye uğramış olacaktır. Bu da psikolojik sorunları beraberinde getirecektir.
İşyerinde, her an bebeğinin kokusu burnunda tüten anne, kolladığı her fırsatta bebeğinden haberdar olmak ister. Çünkü, annenin en değerli varlığı büyür ve anne yanında değildir, bebek ilk kelimelerini konuşmaya başlar, anne bu duruma şahit değildir, bebeği deliler gibi ağlar, anne müdahale edemez, bebek düşer, anne yaralarını saramaz hale gelir.
Bebeklerin 0-3 yaş dönemi mutlaka anne ile geçmelidir
Bu süreçte bebeğini teslim edeceği insanın kim olduğu da, anne de, ayrı bir önem kazanır. Çünkü durum ne olursa olsun, yenidoğan bir bebeğin 0-3 yaş dönemi mutlaka anne ile geçirmesi gereken en önemli dönemlerden biridir. İleriki yıllarda bebeğin, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişim sürecinin kalitesine önem veren her anne, bebeği ile fazlasıyla vakit geçirmelidir. Ancak, anne bu imkanı bulamamıştır ya da yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Böylesi bir durumda, devreye aile büyükleri girer. Böylece aile büyüklerine emanet edilen bebeklerin annesi, işine bir başka güven duygusuyla gider. Kafasındaki sorulara tam anlamıyla cevap veremese de, bilir ki ailesi, bebeğinin heran yanındadır.
İşte annelik böylesine zor bir meslektir. Bir yandan bebeği ile olamadığı heranın üzüntüsü, diğer yandan, hayatın getirdiği zorluklar ve beklentiler anneyi derinden etkilemektedir.
Keşke günümüz şartları, anne ve bebekleri için daha kolay bir hale getirilebilse…
Keşke günümüz sanayi toplumu, anne ile bebek arası muhtaçlığı anlayabilecek konuma gelebilse… Keşke her işveren, bünyesinde çalıştırdığı her anneye, bir işçi sıfatı ile değil de bir anne gözüyle bakabilse…
Çalışan her annenin değer görebilmesi ümidi ile …