Kaybedilen zamanın bir saniyesini bile geriye alamadığımız bir ömrü yaşıyoruz. Bunun farkında olmamıza rağmen çok kıymetli olan zamanı savurganca kullanıyoruz. “Sonra”ların esiri oluyoruz… Ama maalesef ertelenebilecek hayatlar yaşamıyoruz, zamanın kıymetini kaybettikten sonra anlamak hiçbir şeyi değiştirmiyor. Sadece pişmanlıklarımız artıyor , “keşke”lerimiz çoğalıyor.
Zaman önemli bir kavram, her ne kadar onu savurganca kullansak da, önemsemesek de… Özel gereksinimli bireye sahip aileler; zamanın önemini, her saniyenin kıymetini çok iyi bilirler. Evlatlarımız hayat yarışında geri kalmasın diye her dakikaya sonuna kadar sahip çıkarlar. “Daha erken fark etseydik”, “daha erken kabullenseydik” ile başlayan cümleleri çok duydum, dileğim odur ki daha fazla duymayayım. Bu yazıyı da bu sebeple kaleme alıyorum.
Ufak yaşlardan itibaren gelişimle ilgili geriliklerin göze çarptığı dönemler vardır. Belirti dediğimiz hususların göz ardı edilmesinin sorunların çözümsüz kalmasına ya da çözümünün güçleşmesine sebebiyet verdiğini çok açık bir dille söyleyebilirim. Burada tek yükümlülük ebeveynlerde olmuyor. Toplumsal olarak çekirdek bir aile yapısına sahip değiliz. Duruma dahil olan faktörlerimiz çok fazla. Örneğin; çocuğun geç konuşmasını “babası da geç konuşmuştu,” diye ötelenmesine vesile olan bir nine, torununun geleceğiyle nasıl oynadığının farkında bile değildir. Toplumsal olarak herkes her şeyi bildiği için hatta çok iyi bildiği için, uzmana danışmak gibi bir gayretimiz olmuyor. Fark ettiyseniz eğer ülkemizde gizli bir “uzmana danışma fobisi” de bulunuyor, bu gibi çok ciddi hususlarda. Komşu teyzenin söylediği, görümcenin muayenesi her şeyden önce geliyor. Çünkü yüreğe sahte bir ferahlık serpiyorlar. Kulakların duymak istediği sözleri fısıldıyorlar. Ayrıca ayıplanma, dışlanma gibi kaygıları da öteliyorlar. Ama sadece öteliyorlar. Gün gelip durumdan kaçınılmayacak boyuta geldiği zaman, iş işten geçmiş olabiliyor. O sebeple birinin yaşamını ilgilendirecek bir konu hakkında yorum yapacak, fikir söyleyecek ortam oluştuğunda konu hakkında uzman değilseniz “Bilmiyorum”, “Bir uzmana danışabilirsin” diyebilin. Bilmemek bir ayıp, bir eksiklik değildir. Yanlış bilgilerle yönlendirmek daha büyük bir sorun teşkil eder. Ben konumum itibariyle bunun gibi yüzlerce örnekle karşılaşıyorum. Emin olun çok üzüntü verici bir durum bu.
Yaş ilerledikçe çocuğun algılarının açık olduğu, hamur gibi olduğu şekil verebileceğiniz dönem, yoğun eğitimle geçireceği süre boşa geçmiş oluyor. Çocuk olumsuz davranışlar ediniyor ve bazen bunu bir ömür boyu taşıyabiliyor. Bireyin özbakım ihtiyaçlarını karşılayamaması, sosyal ve toplumsal yaşam becerilerini kazanamaması ya da eksik kazanması gelecek için yine toplumsal bir sorun oluyor. Ötelediğimiz ya da ötelenmesine sebep olduğumuz durum gelecekte daha karmaşık bir hal ile karşımıza çıkıyor.
Erken fark etmek, erken yönlendirmek başta çocuk olmak üzere toplumu ilgilendiren bir husus. Zamanında atılmayan adımlar, maalesef gelecekte tam atılamıyor. Geçen geçmiş oluyor çoğunlukla. Bu nedenle kurtarabileceklerimizi de kaybedebiliyoruz.
Hayatında olduğunuz bir çocukta, bir yakınınızda ters giden, gelişimle ilgili bir aksaklık gördüğünüzde ailesini bir uzmandan destek alması, öneri alması konusunda cesaretlendirin, yönlendirin. Ebeveyn iseniz utanmayın, sıkılmayın, el alem ne der diye düşünmeyin, bu işin uzmanlarına danışın.
Bu sayede olası olumsuz bir durumun çözümü için en büyük adımı atmış olursunuz. Bir hayatı kurtarırsınız, bir yol açarsınız, karanlığa yakılmış bir mum olursunuz. Çoğu zaman çocukta bir tanı olması gerekmiyor. Tanının peşinden koşmaya da pek gerek yok. Eğer ki çocukta bir aksaklık, bir farklılık varsa hemen çalışmaya başlanmalı, alarm durumuna geçilmelidir. Erken yaşta farkedilmiş aksaklıkları yoğunlaştırılmış doğru ilgi ve eğitim ile aşmak mümkün olabiliyor. Bu sapmalar; çocuğun spektrumdaki durumu, ailenin motivasyonu ve desteği, çocuğun zekası ile doğru orantılı olarak tamamen geride kalabiliyor.
Erken fark edersek çok şey olabilir. Bir hayat değişebilir, pek çok engel aşılabilir, kötülükler geride kalabilir, güzellikler bizim olur.
Farkındalığınızın bol, yeri geldiğinde “Bilmiyorum” dediğiniz cümleleriniz olsun…