Yazı İçeriği
Efes Antik Kenti nerede, nasıl gidilir? Efes Antik Kenti hangi uygarlığa aittir? Efes Antik Kenti civarında nereleri gezebiliriz? Anne Bebek Kulübü Seyahat Editörü Hülya Çatalbaş, Efes Antik Kenti ile ilgili merak edilenleri yazdı!..
Efes Antik Kenti
Bazen eski yapılara baktığımda o dönem bunu nasıl yaptılar diye düşündüğüm ender yapılardan bir tanesi Efes. O günkü koşullara göre yüksek teknoloji ve beceri gerektiren bir mimariyle inşa edilmiştir Küçük bir şehir gibi ama aynı zamanda değil. Hem tarih, hem estetik, hem de bilimin buluştuğu antik bir kenttir Efes…
Efes önemli bir liman kenti olması dönemin önemli politik ve ticaret merkezi olmasını sağlamıştır. Klasik Yunan döneminde İyonya’nın on iki şehrinden biriydi. Kuruluşu M.Ö 6000 yılıdır. Bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli bir rol oynamıştır.
Tarihte tamamen mermerden yapılmış ilk şehirdir. O dönem kadın savaşçılar yani Amazonlar tarafından kurulduğu düşünülmektedir.
Efes’in dikkat çeken en önemli özelliği bütün cadde ve sokakların tümü birbirini dik açıyla kesmesidir.
İçerisinde tapınaklar, çeşme, kütüphane, hamam, tuvaletler, tiyatro, yamaç evler, kilise gibi görkemli yapılar kuruldu. Liman kenti olmasına rağmen tam bir kültür kenti oldu. Ne kadar geriye bir şey kalmamış olsa da gezerken eskiden buranın bir kültür kenti olduğunu hissedebiliyorsunuz. O hissiyatı hissetmemek mümkün değil.
En çok dikkatimi çeken yerlerden bir tanesi de umumi tuvaletleri. Antik dönemde insanlar yan yana oturarak tuvalet ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Bu tuvaletler mermer üzerine açılan bir delikten oluşuyor ve 3 metre altından kanalizasyon geçiyordu. Tuvaletin arkasında bulunan hamamlardan gelen sularda bu kanalizasyondan geçince koku da önlenmiş oluyordu. O dönem için tuvaletler sosyalleşme yerleriydi. İnsanların tuvaletlerini aynı anda yaparken, sohbet ettiklerini düşünüp hayal gücümü pek zorlamak istemiyorum.
Tiyatrosu o kadar görkemli ki insan yüzyıllar önce orada neler sergilendiğini hayal etmeye çalışıyor. 24 bin kişilik bir tiyatro. Oturma alanları gayet sağlam kalmış. Ayrıca burası St. Paul’un vaazlarını gerçekleştirdiği bir yerdir.
Celsus Kütüphanesi
Kütüphanesi oldukça yüksek ve cok büyüktür. Yüzyıllar önce insanlar orda muhteşem bir mimari estetiğin içinde okuyup, düşünüyorlardı. Şimdi yaşadığımız çağda ise gösteriş bilim ve sanattan daha önemli bir rol oynuyor. Roma İmparatorluğu’nun görkemli yıllarında yapılan kütüphane , sadece estetik güzelliği ile değil tasarımı ve mimarisi ile büyülemektedir.
Burayla ilgili çok komik bir iddia var . İddiaya gore bu kütüphanenin içinde geneleve giden gizli bir geçit varmış. Evet yanlış okumadınız. Geri dönüp tekrar okumanıza gerek yok 😊
Artemis Tapınağı
Dünyanın 7 harikasından biri olan ve burda yer alan Artemis tapınağından da bahsetmek istiyorum. yapı ilk olarak adakhane ve sunahhaneydi. Sonra yapılanmasında tapınak eklendi ve Artemis tapınağı olarak anılmaya başlandı. Tamamen mermerden inşa edilmiş tapınaktan geriye sadece kalıntıları kaldı. Defalarca zarar gormuş ve kalıntıların bir kısmı yurtdışına kaçırılmıştır.
St. Jean Bazilikası
St. Jean Hz. İsa’nın 12 havarisinden biridir Aziz Yahya olarak da bilinir. İncili Efes’te yazdığı söyleniliyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerilişinden sonra Meryem Ana’yı Kudüs’ten Efes’e kaçırmış ve Bülbül dağlarına yerleştirmiştir. Hz. Meryem’in 101 yaşına kadar yaşadığı rivayet edilir. St. Jean Hz Meryem’i dağda kimsenin bilmediği bir yere gömmüş olduğu düşünülsede kesin bir bilgi yoktur. Muhtemelen Bülbür dağlarında biryerlerde huzurla uyuyordur.
Meryem Ana Evi
Bu kilise, bir alman köyünde yaşayan Anna Katharina Emmerick adında bir kadın sayesinde bulunur. Hikaye kısaca şu şekildedir ; daha önce hiç köyünden çıkmayan Anna amansız bir hastalığa yakalanır. Bu hastalıkla beraber tanıması mümkün olmayan kişiler ve yerler hakkında tutarlı bilgiler anlatmaya başlar. Bu hadise yazar Clemes Brebtano’nun dikkatini çeker ve bunun üzerine Anna Katharina’nın yanına yerleşir. Clemes , Anna’nın ölümüne kadar onunla yaşar. Anna nın ölümünden sonra anlattıklarına istinaden Meryem’in yaşamını yazıp kitap haline getirir. 1891 yılında bu kitap İzmir Fransız hastanesinde topluca okunurken gerçek olup olmadığı tartışılır ve kitapta anlatılanlar doğrultusunda bu kiliseyi bulurlar. Meryem Ana Evi , Hristiyanlar tarafından haç yeri olarak kabul edilir .
Yedi Uyurlar
Efsaneye göre dönemin yöneticilerinin baskılarından bezen 7 kişi bu mağaraya sığınır ve burada yaşamaya başlar. Bunun üzerine hükümdar bu isyancıların kaçtığı mağarayı bulmuş ve mağaranın girişini kapattırıp içeridekileri ölüme terk etmiştir. Mağara girişine de içeridekileri cezalandırdığına dair bir tabela koydurmuş. Bu olaydan 200 yıl sonra mağaranın bulunduğu arazi sahibi mağarayı merak edip girişini açtırmış ve yedi uyurları görmüştür. Yedi uyurlardan bazılarının yiyecek almak için köye inmesiyle de bu mucize gün yüzüne çıkmıştır.
Aslında burayı gezerken dikkat edilmesi gereken bazı şeyler var. Bunlardan kısaca bahsetmek istedim. Direkt güneşi aldığı için yazın tam ortasında burayı gezmeye kalkmayın. Ve mutlaka kafanıza bir şapka takın. Yaklaşık 3 saatte gezebileceğiniz bu yerde güneşe bayağı maruz kalıyorsunuz. Saat olarak ya erken ya da öğleden sonraları tercih edilmeli. Yoksa kafanıza güneş geçebilir.