Yazı İçeriği
Hayat son dönemlerde ne kadar da hızlı akıyor değil mi? Herkesin gündemi hızlıca değişiyor, her gün durağan gibi görünse de bir sürü haberle kimi sarsılıyoruz kimi gülüyoruz kimi de tuhafsıyoruz. Son dönemler gerçekten de çok ilginç. Astrologlar, çeşitli gezegenlerin konumundan bahsederken; bazıları bunu dünyanın bu kadar nüfusu kaldıramayacağına bağlıyor. Herkesin belki de birleştiği tek bir nokta var: Kimin aklına gelirdi koskoca kentlerin koskoca hapishaneler haline dönebileceği?
Eski hayatımız şimdi lüks oldu…
Ne kadar da gelişigüzel yaşıyormuşuz hayatı. Misal ben… İşe gittiğimde sabah 07.30’da, ilk işim koca bir karton bardak kahve almak ve o kahveyi son damlasına kadar içmek olurdu. Şimdi öyle kahveler nerede? Her sabah kızlarla sarılıp, öpüşür bir gün öncenin muhasebesini yapardık. Tüm gün herkesle can ciğer kuzu sarması şekilde tokalaşıp, kimiyle uzun uzun sarılıp işimize gücümüze bakardık. Her gün yüzlerce insanla yüz yüze gelip konuşmak… Ne büyük lüksmüş meğer! Akşamları spor salonuna gidip saatlerce spor yapmak… Dışarıda arkadaşlarla buluşup kahve içmek… Bunlar nasıl nimetmiş bize! En son 8 Mart’ta yaptığım aklıma geliyor. Çocukları alıp bir sirke gittim. Yüzlerce insanla yan yana gösteri izledikten sonra bir AVM’de hem de hiç bilmediğim bir restoranda hunharca pide yedik. Üzerine eve gelip üzerimi değişip spora gittim. Ve sonrasında olanlar oldu… Koronavirüs geldi, hayatlar bir anda değişti!
Evlere çekildik, işlerimize gidemedik. Evden neler yapabileceğimizi düşündük, evden çalıştık. Gecemiz gündüzümüze karıştı. Günde 3 ana, 3 ara öğün yapıyorken; evin içinde öğünlerimiz düştü. Sonra marketler… Normalde 20 dakikada yapılan alışveriş süreleri, sosyal mesafeyle 1.5 saatlere çıktı. Bankalarda kuyruklar uzadı, fırınlarda ekmek almak için dakikalarca beklemeye başladık. Sonrasında eve geldiğimizde ayrı bir tören… Kıyafetlerini çıkar, aldıklarını yıka, sirkeli sulara batır… Saatlerimizi yemeye başladık ve zaman hızla akmaya devam etti böylece…
Duygusal mesafeye dikkat!…
Sosyal mesafe dedim. Sosyal mesafeyle birlikte, duygusal mesafeler de başladı yavaş yavaş. Donuklaştık, her şeyi bilgisayardan cep telefonundan halleder olduk… Mesafeler uzadı, uzadı ve uzadı… Sevdiklerimize laf anlatamaz olduk. Bu öyle bir süreç oldu ki, yakınlaşmak gerekirken herkes birbirinden koptu… Kalabalık iftar sofralarımız sadece çekirdek ailemizden ibaret oldu. Uzaklaştık… Ve uzaklaşmaya devam edeceğiz… Değişmeyen tek şey bencilliğimiz oldu bence. Bencillik evet… Herkes, “Ne zaman çıkacağız?” demek yerine “Ne zaman çıkarsam ortalığın anasını ağlatacağım” demeye başladı… Dedim ya, sosyal mesafe duygusal mesafeyi de açtı artık. Ve herkes kendi kendisinin derdine düştü, duygusalsan kendine, üzülüyorsan sadece kendine.
Bir varmışız, bir yokmuşuz…
Oysa ölüm var dünyada… Gerçekten iki günlük dünya… Bugün varız, yarın yokuz! Bir varmış, bir yokmuş! Bir gün kendinizi düşünüp, bencillik ettiğiniz birileri bu dünyadan göç edip gidebilir. O zaman da duygusal mesafe yapabilecek miyiz? O zaman da “Ama o öyle yaptı, ne çıkarcı insanmış”, “Aman yarabbi bu bana yapılır mı?”, “Sırtımdan vuruldum”, “Bir daha onu asla görmek istemiyorum” diyebilecek miyiz mertçe?
Hemen hemen herkeste şu yaşadığımız süreçte bir sıkılmışlık var elbette. Herkesin ruhu daralıyor ama lütfen herkes kendi derdine düşmeden önce karşısındakini de düşünsün. Karşıdaki ne diyor, ne düşünüyor, niyeti ne? İnanın bu hiç zor değil. Bunu analiz etmek çok zaman da almaz. Bencilce davranmak, kaybettirir. Bir anlık öfkeyle kalkıldığında, ömür boyu vicdan azabı çekebilirsiniz. Oysa birbirinizin kötü yönlerini görmek yerine, iyi yönlerini görmek gerekir bazen. Ve insanların içini okumaya çalışmak, olayların dışarıdan göründüğü gibi olmadığını fark etmek statü katar insana…
Artık anlamaya çalışıyorum…
Ben bu süreçte en çok kızdığım, en sinirlendiğim, beni en çok öfkelendiren her kim varsa onu anlamaya çalıştım. Onlarla ilgili fikirler ürettim ve bu süreci içsel dünyamda olumlu bir hale getirdim. Eskiden sinirlendiğim şeylere bugün sinirlenmediğimi fark ettim. “Olabilir”, “Böyle düşünmüştür”, “Bu da onun fikridir” demeye başladığımı gördüm. Ruhsal olarak artık vicdanen çok rahatım…
Her neyse… Kısacası… Sosyal mesafeyi açtık ama duygusal mesafeleri açmayalım…