Sevgi olmadan; bağ, gelecek, anlayış ve hoşgörü olmaz. İnsanların kendilerini iyi hissetmelerine, değerli olmalarına, gelişmelerine yardımcı olma konusunda en etkili faktör sevgidir.
Her zaman sevilmek isteyen insan, sevgiyi ve sevilmesini sağlayan özellikleri kaybetmekten korkuyor. Sevilecek niteliklere daha fazla sahip olan biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerimizin ötekini sevmeye başlayacağından korkmaktayız. Böylece hayata sevgi kazanma gayreti ve rekabeti giriyor. Sevgi rekabeti yerine, paylaşıp çoğalmasını sağlayarak sevgileri arttırsak, toplumumuz daha güzel ve huzurlu hale gelecektir.
Halil Cibran; “Kimyacı; kalbinden şefkat, saygı, özlem, sabır, pişmanlık, sürpriz ve affedicilik elementlerini çıkarabilir ve bunları birleştirerek sevgi adı verilen tek bir atom haline dönüştürebilir” demektedir.
Sevmek inanmaktır, sevmek yaşamaktır, sevdiğini kendisi gibi, kendisinden de çok hissetmektir. Hayatı incelediğimizde sevgi ile iş yaptığımız anlar, gerçekten yaşadığımız anlardır.
Sevmek gönüllerde yürümektir, sevmek güvenmektir. Sevmek, sevdiklerimize bir nefes, bir ses gibi yakın olmaktır. Sevmek, sevdiklerini yaşama döndürecek bir damla suyu paylaşmaktır. “Sevgiyi gönlümüzde tutsak etmeyelim, sevgi insanlarla paylaştığımız sürece değerlidir”
Sevginin olumlu sonuçlarını göreceğimiz bir öykü ile tamamlayalım…
Sevginin öğrenciler üzerindeki etkisi
Profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yaşayan iki yüz erkek çocuğun durumlarını araştırmalarını, her bir çocuğun geleceği hakkında bir tahminde bulunmalarını istemiştir. Öğrenciler gerekli araştırmalardan sonra, bu çocukların gelecekte başarılı olamayacakları kanaatinde birleşmişler.
Yirmi beş yıl sonra, bir başka sosyoloji profesörü bu çalışmayı bulur ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve o insanlara ne olduğunu araştırmalarını ister. Öğrenciler, o bölgeden taşınan veya ölen yirmi çocuk dışındaki, yüz seksen çocuktan yüz yetmiş altısının olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar. Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için her biri ile görüşme şansı oldu.
—Bu koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz? Sorusuna verdikleri cevap hep aynıydı.
—Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı, onun sayesinde oldu, dediler.
Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti ve hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran yaşlı bir kadın duruyordu.
Yaşlı öğretmene, bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.
Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:
—Çok basit, “ben o çocukları çok sevdim” dedi.
Paylaşacağımız sevgilerin çok olması dileğiyle…