Özel çocuklar karantina günlerini nasıl geçiriyor?

0
3185

Özel çocuklar karantina günlerini nasıl geçiriyor? Özel çocukların aileleri hangi zorlukları yaşıyor? Otizmli ve down sendromlu çocuklar koronavirüs salgını nedeniyle hangi zorlukları yaşıyor? Algı ABA Terapi ve Çocuk Gelişim Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Parin Yakupyan yazdı…

Bir virüs salgını hayatımızda neleri değiştirdi? 
Bir virüs salgını belki de ilk defa tüm dünyayı aynı anda kasıp kavurdu, duvarlar ardına itti, pencerelerimizden akan hayatı izlemek zorunda bıraktı.  Ne zaman bitecek ne zaman sonlanacak diye hepimize bir biri ardına günleri kovalattı, kovalatmaya devam da ediyor.

Hiçbirimizin aklında hayalinde böyle bir senaryo olmadığına eminim. Bir an da hayatlarımızın bu kadar değişeceğine, yaptıklarımızın bu kadar farklılaşacağına dair bir düşünce aklımızın ucundan geçmezdi. Elimizde olmayan sebeplerden bir anda değişti hayatlarımız.

Özel çocukların aileleri hangi zorlukları yaşıyor?
Ben özel gereksinimli bir bireyin annesi olduğum ve bir özel eğitim kurumu yöneticisi olduğum için ; çevremde haliyle özel gereksinimli çocuğu olan çokça aile var. Hayatımın tamamı özel gereksinimli bireyler diyebilirim. Geçtiğimiz günlerde Otizm Farkındalık günü vardı. Ailelerimiz, çocuklarından dolayı yani yine ellerinden olmayan bir nedenden ötürü, yıllarca duvarlar ardında bırakıldı. Hayat çoğu zaman onların için dört duvardan ibaretti. İşte bu farkındalık ayında bu mecburi karantina dönemimizde; “düşünmeye, empati yapmaya zamanımız var” sloganıyla , onları anlama adına bir fırsat olabilir diye düşünüyorum şimdi.

Bu süreç bizler için, özel gereksinimli çocuğa sahip olan aileler için daha zorlayıcı oldu haliyle. Özel eğitim alan bireylerimizin çoğu, bu haktan mahrum kaldılar. Bireysel eğitim aldıkları özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri kapandı. Çoğu televizyonlar ya da internetten derslerini takip edemiyorlar. Akranlarına yetişmek, bağımsız yaşam becerilerini kazanacakları süre haliyle  ötelenmiş oldu. Uzaktan eğitim sistemine sonradan bir kaç konu ile dahil edildik ama tabi ki bu çocuklarımız açısından yeterli olmadı. Kapsayıcı bir çoğunluğa ulaşamadı maalesef. Bazı merkezler ve eğitimcileri “gönüllü olarak” çocuklarımızı yalnız bırakmadılar. Onların gelişimlerini uzaktan takip etmeye devam etmeye çalıştılar. Bizler de mümkün olduğunca hem çocuklarımızı bireysel olarak takip etmeye hem de sosyal medya üzerinden eğitimler, seminerler vermeye gayret ediyoruz. Ebeveynleri yönlendirerek gelişimi sürdürmeye, devam ettirmeye gayret gösteriyoruz. Ancak bu gönüllü gayretlerle olacak bir iş değil. Uzaktan eğitim ve aile danışmanlığı süreci Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde sistematik bir şekilde yapılsa ortaya daha güzel bir tablo çıkacağına, neredeyse tüm bireylerimizin bireysel eğitim hakkına kavuşacağına inanıyorum. Bu konuyla ilgili  kendi sosyal medya hesaplarımda yazılar paylaşıyorum ,  özel eğitim kurumları federasyonu MEB nezdinde çalışmalar düzenliyor ancak çocuklarımız aradan geçen 40 günde bu hakka kavuşamadılar henüz.

Sokaklar, parklar bizim…
Diğer yandan rutinleri bozulan, özellikle otizm tanılı bireylerimiz var. Eğitim kurumlarının, spor merkezlerinin, okullarının kapatılması ve sokağa çıkma yasağıyla beraber evden çıkamamaları bu çocuklarımızın ciddi seviyede kaygılarını arttırdı ve davranış sorunları çoğaldı. Hatta bir otizmli çocuğumuz sokağa çıkamadığı için çok sıkılıp  pencereye çıkmış ve camdan düşerek yaşamını yitirmişti. İçişleri Bakanlığı daha sonra yayınladığı bir genelge ile bu çocuklarımıza sokağa çıkma hakkı tanıdı da bir nebze rahatladı çocuklar. Hayatımızda ilk defa sokaklar parklar bizim çocuklarımıza kaldı. Bu da ayrı bir ironi konusu..

Belki bizlerin gözünde büyüyen toplu taşıma yolculukları kimi çocuklarımızın rahatlama ve sosyalleşme süreciydi. Ailelerimizin haftada bir kaç gez gittiği eğitim merkezleri onların sosyal aktivite merkezleriydi. İnanın bu süreçle beraber çocuklarımızın ve ailelerimizin şu hayatta nefes aldığı bir kaç nokta da tıkanıklığa uğradı. Kaygı düzeyi yükselen bir çocuk, komşuları rahatsız olmasın diye kaygılanan bir anne ve ya baba veee çok kaygılı bir süreç yaşanmaya başladı ve 40 gündür yaşanıyor.

Gönüllü olarak yaptığımız danışmanlık sürecinde ; ebeveynleri yönlendirmemiz genellikle şu şekilde oluyor:

Çocuğun kaygı düzeyini düşürecek aktiviteleri, nesneleri, eylemleri bulmalarını istiyoruz. Bu süreçte de ebeveynlerimize sürekli belirttiğimiz bir husus da bu konu. Beslenme ve uyku düzenleri çok sapmamalı. Çünkü bunlar da birer rutin. Hayat içerisinde ne kadar fazla değişiklik ve belirsizlik olursa çocuklar kendilerini o kadar güvenden yoksun hissedeceklerdir. Mutlaka çocukların günlük uyabilecekleri ve uygulayabilecekleri programlar olmalı. Çocuk gününe hakim olursa, huzursuzluğu da o denli azalacaktır. Ebeveynleri olarak çocuklarımıza güven vermeliyiz.  Çocuklara mutlaka bir ev rutini oluşturmaları gerektiğini anlatıyoruz. Okuma yazma bilen çocuğa yazıyla bilmeyen çocuğa sembollerle bir etkinlik çizelgesi oluşturuyoruz. Bu etkinlik çizelgelerinde enerjilerini atabilmeleri için mutlaka spor aktiviteleri ve oyun zamanları oluyor. Bu oyunlar daha çok iletişimsel açıdan çocukların gelişebileceği oyunlar.. İnternetten kolaylıkla bulmaları mümkün. Onun dışında mutlaka bir sorumluluk saati oluyor. Yatağını toplama , masa kurma , çamaşır katlama vs. Davranış sorunları çıktığında , çocuğun ilgisini sevdiği başka bir alana kaydırma yoluna gidiyoruz. Dışarı çıkacakları zaman insan sirkülasyonunun az olduğu zamanları tercih etmelerini, dışarı çıkarken sosyal mesafe kuralına uymalarını, gerekli olan tedbirleri almalarını, eve döndüklerinde mutlaka ama mutlaka yüzlerini, ellerini. özellikle ellerini “20 saniye” kuralına göre yıkamalarını söylüyoruz. 20 saniye kuralını şöyle öğretiyoruz;

-Ellerinizi ıslatın ve musluğu kapatın.

-Ellerinize sabunu uygulayın.

-Sevdiğiniz bir şarkıyı 20 saniye boyunca söyleyin ve yıkamaya devam edin; ellerinizi, bileklerinizi, parmak aralarınızı, tırnaklarınızın içini iyice yıkayın. Mümkünse dirseklere kadar.

-Ellerinizi suyun altında durulayın.

-Ellerinizi temiz bir havluyla kurulayın.

İçinde bulunduğumuz dönemde en önemli konu elbette hijyen. Hijyen eşittir sağlık. Sağlıklı olmalıyız ve kalmalıyız ki, yarınlarda hayatı kaldığı yerden yakalayıp devam ettirelim. Sonuçta evin içinde de olsak, dışarıda da olmuş olsak hayat devam etmekte.

Yukarıda bahsettiğimiz bir kısmı büyük şehirlerde oluyor. Yasaklar hep büyükşehirlerde. Bahçesiz, sosyal donatısız binaların çoğu büyük şehirlerde. Bu salgının etkileri en çok insan nüfusunun fazla olduğu yerleri ve daha tercih seçeneği olmayan çocuklarımızı etkiledi. Hayatlarımız değişti, hayata olan bakış açılarımız değişti.

Huzurlu ve sağlıklı yarınlarda; anlamaya çalışan, yargılamayan, tercihi olmayan durumları kınamayan, empati yeteneği gelişmiş, incitmekten kaçınan, hoşgörüsü ve anlayışı bol, farkındalığı zirve yapmış insanların her yeri kaplaması temennisiyle…

Sağlıcakla kalın…

Önceki İçerikBebeklere uyku eğitimi nasıl verilir?
Sonraki İçerikEn iyi balık yağı hangisi? Balık yağı seçerken nelere dikkat etmek gerekir?
Parin Yakupyan
İstanbul doğumludur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nden mezun olmuştur. 1988-2005 yılları arasında tekstil sektöründe finans ve muhasebe bölümlerinde yöneticilik yapmıştır. 2000 yılında doğan ikiz bebekleri kendisine yepyeni bir dünyanın kapılarını açmış ve anneliğin çok farklı ama bir o kadar da kutsal şeklini yaşamaya başlamıştır. İkizlerinden birine 2002 yılında konan otizm tanısıyla tüm ailelerin geçtiği süreçlerden geçmiştir. Şaşkınlık ve reddetme döneminden sonra yapılması gereken çok şeyin olduğunu fark ederek, tüm profesyonel ve sosyal yaşamını yeniden gözden geçirmiştir.   Tanıyı aldıktan 5 yıl sonra özel eğitim alanındaki eksiklikleri görerek, eşi Dr. Garbis Yakupyan ile birlikte hem oğluna daha faydalı olmak, hem de tüm çocuklara daha iyi hizmet sunmak için Algı Eğitim Öğretim Hizmetleri’ni ve ardından da Algı ABA Terapi Merkezi’ni kurmuşlardır. Halen bu kurumlarda yöneticilik görevine devam eden Parin Yakupyan, merkezde görüştüğü ailelere en doğru bilgileri verebilmek için çeşitli eğitim, seminer ve kongrelere katılmaktadır. ABA alanında İngiltere’den gelen ABA Uzmanı Nicola Stanley’den ABA uygulamaları konulu eğitimi almış,  ABA Uzmanı Nükte Altıkulaç’ın verdiği 5 modülden oluşan 40 saatlik eğitim seminerlerine katılmış ve ABA terapisi eğitim sertifikasını almaya hak kazanmıştır. 2002 yılından bu yana, uzun bir maratonda koşmakta olan bir anne ve bir profesyonel olarak çocukların en büyük gelişimlerinin erken tanı ve yoğun eğitim ile başarıldığına inanmaktadır.   Özel eğitim alanındaki faaliyetlerinin yanı sıra özel çocuklar için sosyal sorumluluk çalışmalarının da içinde yer alan Parin Yakupyan, 2014 yılında Özel Çocuklar Eğitim ve Dayanışma Derneği’nin (ÖÇED) kurucusu olarak, bu alandaki çalışmalarını da kurumsal olarak yürütmeye başlamıştır. Farklı gelişim özelliklerine sahip bireylerin başta eğitim olmak üzere tüm gereksinimlerine yönelik çalışan ÖÇED farkındalık ve savunuculuk faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bir Cevap Yazın