Çocuk ruhlu insanlar vardır. Hani deriz ya hep “içimizdeki çocuk hiç ölmesin”. İşte ben bugün içimdeki o çocuğun yaşamasından korktum. Onu da koruyamamaktan korktum. Öl dedim çocuk öl!.. Yoksa gelip seni de bulurlar…
Küçükçekmece’de 5 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismar haberiyle çalkalanıyor Türkiye. İşte bu haberden sonra içimiz bir kez daha yandı, kavruldu. İçimde sakladığım o çocuk yine isyan etti. “Ya beni de bulurlarsa, o pis eller bana da dokunursa” diye. Yaşama dedim çocuk, “yaşama. Benim bir çocuğum var zaten. Daha onu nasıl koruyup kollayacağımı bilemezken bir de sen yorma beni. Onca çocuğun acısı yetmez gibi bir de sen eklenme acımın üzerine. Bir de sen kanatma benim, kanayan yüreğimi.
Nasıl koruyacağız çocuklarımızı?
Kendine güveni olan, insanlara güveni olan çocuklar yetiştirmek yerine, onlara oyunlar öğretmek yerine kendisini insanlardan nasıl koruması gerektiğini öğretmek zorundayız galiba. Bugün sosyal medyada bir video gördüm “mahremiyet eğitimi”.
İnsanların belli bölgelerine dokunmasına izin verilmemesi gerektiği öğretiliyor çocuklara. Biri ona zorla bir şey yaptırmaya çalışırsa “İmdat” diye bağırması gerektiği öğretiliyor. Evet bu bilgileri öğretmek, bu eğitimi vermek zorundayız çocuklarımıza maalesef. Beni asıl düşündüren kısım da bu oldu. Ben çocuğumu tehlikeye karşı hazırlamaya çalışırken, onun kendini sürekli tehlikede hissetmesine sebep olur muyum diye aklım karıştı. 2,5 yaşındaki oğlumun kafasını nasıl bunlarla doldurabilirdim. Yolda kedi gördüğünde seven oğlumu, insanları sevmemesi, insanların kendisini sevmelerine izin vermemesi gerektiğini nasıl anlatabilirdim. Kediden korkmayan oğlumun, insanlardan korkması gerektiğini nasıl öğretebilirim?
Diğer yandan, ben çocuğuma bunları öğretirsem ileride nasıl bir psikolojiyle hayatına devam edecek çocuğum? İnsanların bu kadar tehlikeli olduğunu bile bile… Kafamda deli sorular.
Evlat yetiştirmek zor ama insan yetiştirmek çok daha zor!
Bir evlat kolay yetiştirilmiyor gerçekten. Onun bitmek tükenmek bilmeyen enerjisine, sürekli oyuncaklarını dağıtmasına, yemesine, içmesine, uyumasına… Anne-baba olarak bazen isyan etsek de, çocuk yetiştirmenin çok zor olduğunu dile getirsek de asıl zor olan çocuklarımızı insanlardan nasıl korumamız gerektiğini bilememekmiş meğer.
En acı olan ise; çocuklarımıza oyunlar öğretmemiz, güven duygusunu aşılamamız gereken dönemde insanlardan korkması gerektiğini anlatmak zorunda olmamız. Kaç çocuğum kimseyle konuşma, kimseden bir şey alma, seni sevmelerine izin verme, sen de kimseyi sevme. Yüzüne gülen biri olursa sakın ona gülme. Sana bir kez bakan dönüp bir kez daha bakarsa koşa koşa anneye gel çocuğum. Kaç oğlum, kaç kızım arkana bile bakma. Çünkü başka türlü koruyamayacağız biz seni.
Çaresiz hissettim kendimi. Savunmasız ve aciz… İçimdeki çocuğu bir kez daha öldürdüm. Bir çocuğun daha çocukluğu elinden alınmasın diye.
Bahar ruhlu çocuklarımızın sıcak yüreklerine kış gelmesin.