Hayatın her alanında olumlu ya da olumsuz karşılaştırmalar yapılıyor. İster iş ister okul hayatınız olsun rekabeti arttırmak için bu yola başvuruluyor. Peki ya söz konusu çocuklarımız olduğunda bunun adı karşılaştırma değil de kıyaslama oluyor. Çocuklarda kıyaslama yetişkinlere oranla daha ağır hasarlar meydana getiriyor.
Her çocuk özeldir
Önce kendinizi düşünün, sonra çevrenizdeki akranlarınızı bir düşünün. Her aile çocuklarını diğer ailenin çocuklarıyla kıyaslama yapmıştır. Ya sesli dile getirmiştir ya da içinden kendi kendine bunu düşünmüştür. Oysa her çocuk başkadır. Yürüme, konuşma, kendi ihtiyaçlarını giderebilme, sosyal çevre edinme ve en önemlisi de her biri farklı derece de özgüvene sahiptir.
Bebeklik çağını geçirmiş çocukluk çağına gelmiş olan yavrularınız sizden gözlemleyerek öğrendiği bilgileri yavaş yavaş hayata geçirmeye başlayacaktır. Bu sebeple onları eleştirirken kendinizi de eleştirdiğinizin farkına varmalısınız. Arkadaşları ile oynarken ağzından çıkabilecek argo kelimeler sizi üzecek ve çocuğunuza ‘bak o arkadaşın hiç öyle kelimeler kullanıyor mu?’ diye ilk kıyaslama ile tanışıyorsunuz. Çoğunuz farkında bile değildir. Çocuklar küçük yaşta her kelimenin anlamını bilmeden kullanır. Bu kelimeleri başkalarından duyup fırsat bulduğu ilk anda dillendirecektir. Çocuğunuza yaptığınız kıyaslamaya karşı biri de çıkıp size ‘siz nasıl ebeveynsiniz? Çocuklarınızın yanında neden kelimelerinize dikkat etmiyorsunuz? Bakın o çocuğun ailesi hiç öyle kelimeler kullanmıyor.’ Şimdi roller değişti. Böyle bir durumda ne hissedersiniz?
Evinize çocuklu misafir geldiğinde dikkat!
Evinize çocuklu aileler geldi. Çocuk odası, oyuncaklar her yerde bir gözünüzle çocuk odasına bakıyorsunuz. Hem çocuğunuzun güvenliği hem de odanın ne kadar dağıldığı aklınızın gitmiyor. Çocuklardan birinin annesi hadi oyuncakları toplayalım başka bir oyun kuralım dedi. Sizin çocuğunuz oyuncakları toplamaya yardım etmedi. O an ki refleksle ‘çocuğunuza başka arkadaşın topluyor sen neden toplamıyorsun?’ dediniz. Bir kıyaslama daha geldi. Halbuki oyuncak toplama yetisi anne baba tarafından kazandırılan bir alışkanlıktır. Dolayısıyla herhangi biri de size ‘çocuğunuza neden oyuncak toplamayı öğretmediniz? Bakın o arkadaş çocuğuna tüm bunları öğretmiş.’ diyebilir. Siz de bir kez daha kıyaslandınız.
Kıyaslanmak gurur kırıcıdır
Kıyaslanmak hem gurur kırıcı hem de üzücü bir olaydır. Sizde çocuklarınızı kıyaslayarak onları hem üzüyor hem de gururunu kırıyorsunuz. Her çocuk gibi her ebeveyn de farklıdır. Fakat doğru bir tanedir. O doğru üzerinde farklı yöntemler izleyerek doğruya ulaşabilirsiniz. Çocuğunuz üzerinde olumsuz pekiştiriciler kullanmayınız. Kıyaslama olumsuz pekiştirmeden öte özgüven eksikliğine yol açar.
Kimi zaman bu tür kıyaslamaları aile büyükleri, büyükanne, büyükbaba ve hatta baba anneye anne de babaya yapabilir. Örneğin her annenin başına gelen falancanın gelini çocuğuna çok iyi bakmış. Bizimkisi kuş kadar o topaç gibi ya da bak onun torunu konuşuyor bizimkisi daha baba demedi gibi… Eşlerde birbirini kıyaslayabiliyor. Bak arkadaşın çocuğu bezi bırakmış bizimki hala söylemiyor. Ya da bir anne babaya komşunun kocası çocuğuyla vakit geçiriyor bak nasıl da gezmelere götürüyor sen bir top oynamıyorsun.
Kıyaslama çocuklarda önemli yaralar açar
Kıyaslama ile ilgili hayatın içinden birçok örnek verilebilir. Bunlar çok basit gibi gözükse de kişilik üzerinde önemli yaralar açar. Dolayısıyla dikkat etmeniz gereken konuşma şekliniz, ses tonunuz kısacası üslubunuz çok önemlidir. Kendinize yapılmasını istemediğiniz davranışları sizde kimseye yapmayınız. Özellikle de çocuklarınıza karşı tutumunuza dikkat etmelisiniz. Onlarda bir birey ve büyüdükçe algılamaları düşündüğünüzden hızlı gelişiyor.
Kıyaslama olmadan anlayışla ve sevgiyle özgüveni yüksek, yaptığı işin sorumluluğunu alabilen çocuklar yetistirmeniz dileğiyle…