Yazı İçeriği
Yeme bozukluğu, kişinin vücut ağırlığı ve şeklinin farkında olmasına rağmen, şiddetli sıkıntı ile ilişkili aşırı derecede kalıcı düzensiz yeme alışkanlığı olarak tanımlanabilir. Hem yetersiz hem de aşırı gıda alımını içerir. Yeme bozuklukları, özellikle çocuklarda sık görülen ve büyümelerini engelleyen psikiyatrik hastalıklardır. Bu bozukluğun etkileri arasında yetersiz beslenme, normal büyümenin durması, aşırı düşük vücut ağırlığı ve kalp, sindirim sistemi ve kemik hastalıkları gibi uzun vadeli sonuçlar sayılabilir.
Diyetisyen Seher Karataş Akgül, çocuklarda beslenme ve yeme bozuklukları hakkında merak edilenleri yazdı!…
Çocuklarda beslenme ve yemek bozuklukları
Çocukluk çağındaki düzensiz beslenme alışkanlıkları sonucunda ortaya çıkan beslenme ve yeme bozuklukları tedavi edilmediği takdirde, yaşamı tehdit edebilen sağlık sorularına neden olabilmektedir. Çocukluk çağında besinlere bağlı durum değişikliği zamanla sosyo-psikolojik bir sorun haline gelebilmektedir.
Beslenme bozukluğu
Beslenme bozukluğu en az 1 ay süreyle başka bir rahatsızlığa bağlı olmadan belirgin kilo kaybı veya kilo alımının uzun süreli durması ve boy uzamasının da etkilendiği, sürekli olarak yemek yemiyor olma ile kendini gösteren bozukluktur. 6 yaşından önce oluşur. Zamanında anne sütünden katı yiyeceklere geçmemek, ebeveynlerin beslenme hakkında yanlış, ısrarcı ve müdahaleci tutumu nedenleri arasındadır. Çocuklukta görülen depresyon ve aşırı kaygı durumu da beslenme bozukluğunu tetikleyebilir. Çocukta huzursuzluk, ilgisizlik, içe kapanma, ısrarcı, tutturan mızıldanma davranışları görülebilir.
Tablo uzun sürerse gelişme geriliği, zihinsel olgunlukta gecikme gelişebilir. Mutlaka sebebi araştırılmalıdır. Tedaviden önce değerlendirme yapılırken çocuğun aile ile ilişkisine, uyku düzenine ve oyun etkileşimine dikkat edilmelidir.
Pika Sendromu
Çocuklarda demir ve çinko eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkabilen sorun; kil, toprak, kireç hatta cam gibi yiyecek dışı maddelerin uygun olmayan bir şekilde bir aydan fazla süreyle tüketilmesidir. İki yaşından büyük çocuklarda görülebilir. Bebek ve süt çocuklarında nesnelerin ağıza götürülmesi normal bir davranış olduğundan, yeme bozukluğu olan sendromun teşhisinin iki yaşından sonra konulması doğru olandır. Pika Sendromu’nun altında, otizm spektrum bozukluğu gibi başka bir zihinsel hastalık da olabilir. Hastalık, demir ve çinko eksikliği gibi ya da vitamin, mineral ve yağ asitleri eksikliğine bağlıysa, bu soruların giderilmesiyle tedavi edilebilir.
Pika sendromu çocuklarda %5-10 arasında görülebiliyor. Sosyo-ekonomik durumu ve eğitim düzeyi düşük olan toplumlarda pika sendromu daha sık görülüyor. Bunun nedeni de gelişmiş ülkelere göre beslenmenin olumsuz etkileniyor olması. Maddi durumları yetersiz olduğu için kırmızı et, balık, yumurta, süt, yoğurt, peynir gibi gıdaların tüketimi azaldığı için bu elementlerin alınması da azalmakta ve dolayısıyla pika dediğimiz tablo da bu kesimlerde daha fazla görülmektedir. Bunun düzeltilmesi için kişilerin sosyo-ekonomik durumunun düzeltilmesi, eğitim düzeylerinin yükseltilmesi, yani toplumun bu konuda eğitilmesi ve toplumun ekonomik durumunun düzeltilmesi ile pika oranı da azalır.
Ruminasyon bozukluğu
Çocuklardaki ruminasyon bozukluğu her yaşta ortaya çıkabilir. Genellikle bebekler ve süt çocuklarında çok sık görülmese de en az bir ay boyunca haftada birçok kez düzenli bir şekilde yiyeceklerin ağza gelmesi olarak tanımlanır. Yemek sonrasında sindirilmiş gıdalar çaba sarf etmeden; bulantı, kusma, öğürme ya da tiksinme olmadan kolayca ağıza geri gelir, yeniden çiğnenebilir, tekrar yutulabilir ya da tükürülebilir. Bu eylemler sonrasında çocuklar rahatlama duygusu hissedebilir. Tedavi edilmediğinde çocuklarda kilo kaybı, beslenme yetersizliği ve elektrolit bozuklukları gibi başka sorunlara yol açabilmektedir.
Kötü beslenme, gelişme geriliği, susuz kalma, mide bozuklukları zaman içinde gelişebilir. Genelde 3. aydan sonra başlar ve ergenlikte azalır. Daha çok 3-12 aylar arasında, zeka geriliği olan çocuklarda ortaya çıkar. Erkek çocuklarda kızlardan 5 kat fazladır. Evliliğinde sorun yaşayan ve bebeğine gerekli sevgiyi bakımı ve güveni göstermeyen ailelerin çocukluklarında sıklıkla görülür. Psiko-sosyal çevredeki yetersizliklerin de ruminasyona yol açtığı görüşlerden biridir. Bilinçli veya bilinçsiz çocuğu yetiştirmeye hazır olmama, ayrılık, anne ve babanın psikiyatrik, duygusal rahatsızlığı olması risk faktörüdür. Anne bebek ilişkinin bozulmasıyla paraleldir. Tedavide ebeveyn-bebek ilişki dinamikleri, bebeğin bu belirtiyi nasıl kullandığı değerlendirilerek uygun yaklaşım sağlanmalıdır. Terapi çocuğun psiko-sosyal çevresinin düzenlenmesi, bakım verenin şefkatli ilgisi, annenin tek ya da baba ile birlikte psikoterapiye alınmasını içerir.
Kaçırgan – kısıtlı yiyecek bozukluğu
Yiyeceğin tadı, kokusu, dokusu, rengi ve kıvam gibi özellikleri ile yemenin yaratabileceği boğulma, kusma, reflü gibi olası sonuçlardan duyulan korku ya da yemeye karşı ilgisizliğe neden olan bir sorundur. Çocukların yemekten kaçınma davranışı, yemek çeşitliliğinin olmaması ve yeni gıdaları denemeye karşı büyük bir isteksizlik duyulmasıyla başlar. Ancak çocukluktaki seçici beslenme ile bu durum karıştırılmamalıdır. Çocukluk çağında sık görülen ‘yemek seçme ‘ davranışı normaldir. Yemek seçen çocuklar gıdanın rengi, dokusu, kokusu, markası gibi özelliklere dayanarak az miktarda gıda tüketebilir. Bu tip çocukların, genellikle boğulma tehlikesi atlatıldıktan sonra gelişen yeme korkusuna bağlı olarak hızlı bir şekilde kilo kaybettikleri gözlenir.
Annede yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif-kompülsif bozukluk gibi bebeğine kötü bir şey olacağı, tıkanacağı korkularının olması uygun gelişim seviyesine paralel beslenme şekline geçişi engelleyecektir. Katı gıda alımı, kaşık-çatal kullanımı, yemeğe dokunma elleme engellenmeye çalışabilir. Çocuk kadar annenin de tedavi konusunda ele alınması gerekecektir.
Anokresiya Nervoza
Yetişkinlerde de çok sık görülen anoreksiya nervoza, çocuklarda da kilo almaktan ya da şişmanlamaktan korkma düşüncesiyle ortaya çıkar. Belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına rağmen çocuklar kilo almayı güçleştiren beslenme davranışları gelişebilir. Vücudun ihtiyaç duyduğu miktardaki enerji alımını kısıtlama tutumunun derecesi, yaş ve cinsiyet ile gelişimsel durumu bağlı olarak değişir. Bu sorun nedeniyle belirgin bir biçimde ortaya çıkan düşük vücut ağırlığı zamanla önemli bir sağlık sorunu haline gelir. Burada çocuğun vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algılandığıyla ilgili bir bozukluk söz konusudur. Çocuk kendini değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının ciddiyetini hiçbir zaman kavrayamaz.
Bulimiya Nervoza
Tıkanırcasına yeme bozukluğuna benzer şekilde çocuklarda ortaya çıkan bulimiya nervoza sorununda ise çocuklar yiyebileceğinden fazla besini tüketir. Besin tüketimi sonrası kilo almaktan sakınmak için kendi kendini kusturma, ergenliğe yakın dönemde ishal yapıcı ve idrar söktürücü ya da diğer ilaçları bilinçsizce kullanma, neredeyse hiç yememe ya da aşırı spor yapma gibi yineleyen davranışlarda bulunur.
Tıkanırcasına yeme bozukluğu
Çocukların ihtiyacı olandan fazlasını tüketmesiyle başlamaktadır. Çocuklarda olağandan çok hızlı yeme, rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedene kadar beslenme, bedensel açlık duymuyorken aşırı ölçülerde besin tüketme, utandığı için tek başına yeme, bu sorununun belirtileridir. Tıkanırcasına yeme bozukluğu nedeniyle tiksinme, çöküntü yaşama ya da büyük bir suçluluk duygusu ortaya çıkar.
Beraberinde çocuklarda obeziteyi getirme olasılığı artar. Bebeklerde obezite, normal kilo değerinin %20 üstüne çıkmasıdır. Genetik yapı ile ilişki kurulsa da daha çok kalori alımı ile ilgilidir. Annenin bebeğin beslenmesine ilişkin kaygıları, bebekten gelen her uyaranın açlık olarak algılanması, çocuğun kilosu normalken zayıf görme bozuklukları ile ilişkilidir. Sık ve bol beslenen çocuk açlığı ve tokluğu tanımayıp her sıkıldığı ve ruhsal doyum ihtiyacını yemek yiyerek karşılamaya başlar. Tedavisi güçtür. Annenin durumu kabul edip düzenli ve dengeli beslemeye gönüllü olması gerekir. Uygun egzersiz ve diyet gerekebilir.
Kolik
Beslenme bozukluğu olmasa da açlık ve beslenme ile ilişkilidir. Doğumu izleyen 2-3. haftadan itibaren bebek sıklıkla ve ısrarla ağlar. Bağırsak kramplarından acı çeker gibidir. Bacaklarını karnına doğru çeker, kıvranır, sürekli ağlar. Anne çocuğun aç olduğunu düşünerek yeniden beslemeye başlar. Kolik tekrarlar, anne-çocuk bir kısır döngü içine girer. Anne gerginleştikçe bebek ağlar, bebek ağladıkça anne daha fazla gerilir. Anne-bebek ilişkisindeki gerilim, belirsizlik, ikircikli duyguların tabloyu arttırıcı ve uzatıcı etkisi vardır.
Çeşitli pozisyonlar, aralıklı emzirme, çeşitli bitki çayları, rezene, barsak düzenleyici-gaz gidericiler halk arasında kullanılsa da pek değişiklik olmaz. Aile bebek ilişkisi ve ailenin bilgilenmesine yönelik tedaviler yararlı bulunmuştur.
Genel bir sonuç olarak, beslenme ve yeme bozukluklarında çocukların; pediatrist, çocuk psikiyatristi ve diyetisyenle birlikte değerlendirilip tedavi planlanması gereklidir.