Fotoğraf: ihazer, flickr
İstanbul’da yaşamanın en keyifli yanlarından biri kesinlikle adaları bence. Bana Ege’yi hatırlattığı için mi, yoksa şehir hallerimden 1 saat içinde kurtulabilme imkanı sağladığı için mi bilmiyorum ama Prens Adaları’nı çok severim. Fakat itiraf etmem gerekir ki, en sakin ve huzurlusu olduğunu düşündüğüm Burgazada’nın yeri başka. Mavi ve yeşilin birlikteliği, çam ormanları ve zarif ahşap köşklerin yükseldiği sokakları ve pencerelerden sarkan sardunyalarıyla Burgazada sizi her mevsim huzurla kucaklar.
Adaya motorla, deniz otobüsüyle ya da şehir hatları Ada vapuruyla gidilebilir. Benim tercihim, martılara simit atarak, güvertede mis gibi deniz kokulu rüzgar eşliğinde çay içip denizi izleyerek ada vapuruyla gitmek olur.
Burgazada iskelesinde iner inmez sizi Baş Köşe karşılar. Orada ev yapımı kekler, poğaçalar ve kurabiyelerin tadına bakıp, taze çayla ada keyfinize başlayabilir, adalıların samimi sohbetlerine tanık olabilirsiniz.
Ada, yaklaşık 2 kilometre olduğundan keşfetmek için hiçbir araca ihtiyacınız yok aslında ama çocukluğunuza dönmek ya da hem romantik bir gezi hem de sportif bir aktivite yapmak isterseniz, bisiklet iyi bir alternatif.
Adayı dolaşırken göreceksiniz ki kediler, köpekler ve martılar aynı kaptan su içer. Kimse kimseyi rahatsız etmez. Adada her dinden, her inançtan insan saygı, sevgi ve huzur içerisinde birlikte yaşar.
Burgazada’da memleketimizin yetiştirdiği en önemli öykü yazarlarından Sait Faik Müzesi’ni ziyaret etmenizi öneririm. Adadaki Spanudis Köşkü, 1938 yılında Sait Faik’in ailesi tarafından satın alınmış ve yazar 1954 yılında yaşama veda edene kadar bu köşkü kullanmış. Öykülerinde Adalardan sıkça bahseden Sait Faik’in özellikle Son Kuşlar isimli kitabındaki 16 öykü Burgazada’da geçmektedir. Sait Faik’in evini, ölümünden sonra annesi müze yapılmak üzere Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlamıştır.
Mola vermek istediğinizde, Burgaz’ın genel yapısına uygun, harika manzaralı, sakin mekanlarından Burgazada Öğretmenevi’nin gölgeli bahçesini tercih edebilirsiniz.
Adaya gelmişken Aya Yorgi Garipi Kilisesi’ni, Metamorfoz Manastırı’nı ziyaret edin, Burgazada’daki tek tepe olan Bayrak Tepe’ye biraz zahmetli olsa da çıkın, maviyle yeşilin harika birlikteliğinde izleyin Burgazada’yı. Denize girmek için, plajı taşlık olması sebebiyle denizi temiz olan Çamakya plajını seçebilir, Ege’yi özleseniz de maviyle hasret giderebilirsiniz. Kalpazankaya ise sakin ve huzurlu bir günbatımı için iyi adres.
Haftanın her günü, hatta yarım gün için bile gelebileceğiniz Burgazada’da sadece birkaç günü değil, bütün bir yazı geçirmek isterseniz sezonluk ev kiralayabilir ve 3 ay boyunca bir ada evinde yaşayarak, ada hayatını tecrübe edebilirsiniz. Ne kadar süre kalırsanız emin olduğum tek şey; Burgaz’da harika vakit geçireceğinizdir.
Kulağımızda Sait Faik’in umut dolu sözleriyle iskeleye doğru yürürken, kesinlikle tekrar gelmek üzere Burgazada’dan ayrılıyoruz “Kış ne kadar soğuk, ne kadar uzun olursa olsun; balık ne kadar az çıkarsa çıksın; yine yaz, mahrumiyetlerin içinden kafasını kaldıracak ve onu bekleyenlere gelecektir.”
Sevgiyle…