Tıp mesleğinde hiçbir tedavinin veya uygulamanın risksiz olmadığı, ancak aşıların yan etkileri ile doğal hastalıkların etkileri karşılaştırıldığında, yarar-zarar dengesinin “çok büyük oranda” aşı ve aşılama lehine olduğunu hatırlatarak yazıma başlıyorum. Sağlık hizmetlerinin temel amacı kişilerin sağlıklı yaşamaya devam etmelerini sağlamak ve hasta olmamaları için çalışmaktır. Sağlık hizmetlerinin planlanmasında, toplumda en sık görülen en çok ölüme ve sakatlığa yol açan durumlara öncelik verilmesi temel stratejidir. Aile bireylerinden birinin hastalığı, aileyi maddi ve manevi açıdan etkilerken aynı zamanda toplum içerisinde birlikte yaşadığı kişileri de aynı ölçüde etkiler. Bu nedenle, bir kişinin tedavisini yapmaması ya da kendisini hastalıklardan korumaması yalnızca o kişinin sorunu olarak kabul edilip geçiştirilemez.
Sağlığın sürdürülebilmesi ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesi konusunda yürütülen en önemli halk sağlığı uygulamalarından biri aşı çalışmalarıdır. “Aşılamanın zararlarıyla ilgili yüzlerce makale vardır ve bunlar toplumdan saklanmaktadır” diye birçok haber okuyabiliriz. Belirtmeyen ise aşılamanın faydaları hatta mucizeleri üzerine ise yüz binlerce makalenin mevcut olduğudur. Amerika’da yılda 30,000 kadar aşılama sonrası yan etki bildirimi bildirimi yapılmakta, söz konusu olumsuzlukların aşılama ile ilişkileri bilimsel verilerle irdelenerek gerçek durumun ortaya çıkartılmasına çalışılmaktadır. Aşılamanın yarar-zarar ilişkisine de bakınca, pek çok kaynakta göreceğimiz üzere insanlığımızın yaşamına bu kadar doğrudan faydalı olan, ölümleri azaltan başka bir çare gözükmemektedir.
‘Seni öldürmeyen şey güçlü kılar’ Nietzsche
Bazı gerçekleri göz önünde bulundurarak yazımıza devam edelim. Mesela; çocuk felci ve difteri gibi bazı hastalıklar dünyanın özellikle gelişmiş ülkelerinde görülmemesine rağmen halen dünyanın çeşitli bölgelerinde görülebilmektedir. Günümüzde seyahat etmenin yaygınlaştığı ve kolaylaştığı bir dünyada, bu tip bulaşıcı hastalıklar aşısız toplumlarda çok çabuk yayılarak ciddi üzücü sonuçları ile her an karşılaşabiliriz. Çiçek hastalığı örneğinde olduğu gibi bir aşıyı takvimden kaldırmak için hastalığın tüm dünyadan eradike edilmesi (yok edilmesi, silinmesi) gerekmektedir. kızamık aşısı yaptırmak istemeyen Avrupa ülkeleri yüzünden 2011 yılında Avrupa’da ortaya çıkan kızamık salgınını hatırlayalım. İnsan bağışıklık sisteminin aşırı kompleks bir sistem olması nedeniyle herhangi bir aşının %100 koruma sağlanması beklememektedir. Ayrıca pek çok varyantı olan patojenlerin aşılarında sadece en sık görülen suşlar olduğu için koruyuculuk oranları daha düşüktür. Aşıların yan etkileri olabilir ancak hastalığın kendisiyle karşılaştırıldığında çok daha seyrek ve hafif formdadır. Ayrıca İskandinav ülkelerinde yapılan araştırmalarda aşılanan bireylerin aşılanmayanlara göre karşılaştırıldığı çalışmalarda otizm, oto-immün hastalıklar vb. rahatsızlıkların 40 sene sonra bile insidansında artış tespit edilmemiştir.
Karma aşılar ani bebek ölümüne neden olduğu söylenmektedir. Yapılan post-mortem çalışmalarda ve diğer araştırmalarda, bu iddiayı kanıtlayacak bir sebep-sonuç ilişkisi gösterilememiştir. Gerçek olan, bu aşıların ani bebek ölümü vakalarının sık görüldüğü yaş grubunda uygulandığıdır. Ayrıca, Çocuğun bağışıklık sisteminin aşılar yoluyla değil, doğal enfeksiyonlar yoluyla gelişmesinin daha doğru olacağı düşüncesi hepimizin aklına gelebilir. Evet, doktorlarda aynısını kendimiz ve çocuklarımız için istemekteyiz. Onun için birçok patojenin arasında sadece ölümcül veya ağır komplikasyonla seyreden bazı mikroplara karşı aşı uygulamaktayız. Tıbbi araştırmalar göstermektedir ki, aşılamaya bağlanan yan etkilerin, özellikle de ciddi yan etkilerin, çok az bir kısmının aşı ile doğrudan ilgili olduğu ortaya çıkmaktadır. Tıp tarihini incelediğimizde bu gibi kuşkulara yol açan bazı olumsuzluklar tabi ki mevcuttur fakat unutulmayalım tıbbi bilgiler her geçen gün büyük bir hızla ilerlemekte olup, geçmişteki tecrübelerden gerekli bilgileri çıkartarak insanlığa büyük hizmet vermektedir.
Sonuç olarak, hiçbir uygulamanın risksiz olmadığı, ancak aşıların yan etkileri ile doğal hastalıkların etkileri karşılaştırıldığında, fayda-zarar dengesinin “çok büyük oranda” aşı ve aşılama lehine olduğu unutulmamalıdır.