Siz hiç çocuğunuzu kaybettiniz mi?

0
787

Ben ettim. Sorması bile insanın içini ürpertiyor değil mi? Ben bu sabah epey bir ürperdim.
Nasıl mı? Anlatayım.

Her evin olduğu gibi bizim evin de bir sabah rutini var. Sabah 6:30’da evimizin babası kalkar, o hazırlanırken ya da daha öncesinde Kerem efendi uyanır, biz salonda koyniş koyniş çizgi film seyrederken, evimizin babasını işe uğurlayıp kahvaltı ederiz. Böyle anlatınca nasıl da tatlış, pembiş bir görüntü canlandı hayalinizde değil mi? Hayaller ve gerçekler işte, gerçekte ki, eşim servise yetişme telaşı ile evin içinde oradan oraya koştururken ben gözüm yarı açık oğlanı koynuma yatırıp o çizgi film izlerken az daha nasıl uyurumun derdinde olurum. Bu gerçeği de bir kenara koyduktan sonra; Kuzunun kahvaltısını ettirdikten sonra (Hala mı sen yediriyorsun demeyin sakın, tüm nazlı bebeler gibi kreşte yemeklerini kendi başına canavar gibi yiyip, eve gelince “Annecim sen yedirir isin lüpten?” dediği için ben yediriyorum itiraf ediyorum ki) o salonda oyuncakları ile oynuyor, ben de işe gitmek için hazırlanıyorum. O esnada ya sürekli uzaktan uzağa konuşuyoruz ya da sesi sedası çıkmaz ise ben gidip salona onu kontrol ediyorum. Bazen ben hazırlanırken gelip yanımda oynamaya devam ediyor. Bana kıyafet seçip bunu giy anne diyor filan. Ya da kendi kıyafetlerini beğenmeyip, kendi gardrobundan kıyafet seçip, 2-3 defa üstünü değiştirtebiliyor. Bu süreç 2-3 saat sürebiliyor bazen, yani sabah 6’da kalkıp 9’da ofise zor yetişebiliyorum/yetişemiyorum. Orhan Pamuk betimlemeleri gibi oldu ama mevcut durumu tüm teferruatı ile anlatabildim sanırsam.

Evde kuzuların sessizliği…
Bu sabah da aynı şekilde, ben hazırlanırken bir süredir bizim kuzudan ses seda gelmediğini fark ettim. Önce sessizce salona gidip, onu yaramazlık üstünde yakalayayım dedim. Baktım orada yok?! Bütün evi gezdim, yine yok!.. Kapıları, pencereleri kontrol edip, 2. bir tur daha attım ve saklanabileceği yerlere baktım. Yine yok!.. “Kereeem, nerdesin?” diye iki kere seslenip de cevap alamadığım an var ya, inşallah hiçbir ana baba o anı yaşamaz, kelimelerle tarifi yok, ödümün paaaat diye patladığını kendi kulağımla duyabildim resmen.

Sonuçta çocukların da bir özeli var…
Son bir defa odasına girdiğimde oyuncak sandığındaki bütün oyuncakların yerde ve sandığın kapalı olduğunu fark ettiğim anda, keratayı yukarıdaki fotoğrafta göreceğiniz üzere buldum. Kapağı açar açmaz bana döndü ve dedi ki; “Anne beni rahatsız etme lüpten, kaka yapıyoyum!” Güler misin ağlar mısın? Bir de orada karanlıkta kalmamak için ışıklı oyuncağını da yanına almış. Anladım ki “yok canııım asla yapmaz öyle şey” dediğiniz ne varsa bu insan yavruları onu yapıyor. Serseri mayın gibiler resmen. Kapıydı, pencereydi, balkondu, prizdi…. Hepsini güvenli hale getiriyorsunuz, onlar illa ki farklı bir şey bulabiliyorlar. Bu musibetin bize öğrettiği nasihatse; bizim oğlan bezi bırakmaya hazırmış meğer. Bakalım önümüzdeki günlerde #KeremEfendi’nin tuvalet eğitimi maceralarıyla karşınızdayım efem.

Bir Cevap Yazın