Son dönemlerde çok kullanılan bir kavram olarak çıkıyor karşımıza “proje çocuklar”. Adından da anlaşılacağı üzere bu çocukların atacakları her adım anne ve babalar tarafından belirleniyor. Çocuk doğduğu andan itibaren anne baba nerede eğitim alacağına, hangi okulda okuyacağına hangi bölümü ve mesleği seçeceğine kadar her şeyi planlıyor. Çocuklarının 22 yıl sonraki başarısını yani kendi istediği durumun gerçekleşmesini hayal eden anne, çevresinden takdir alacağı günleri düşünmeye başlıyor.
8-9 yaşlarından itibaren çocuklar sınavlara hazırlanmaya başlıyor. Aynı zamanda anne de sınava hazırlanıyor gibi bir durum oluşuyor. Anne sosyal hayatı sıfırlıyor çünkü çocuğunun başarısı annenin yaşam amacına dönüşüyor. Üniversite sınavına da ailecek hazırlanılıyor. Meslek seçme zamanı geliyor. Anne bu sefer de gurur duyulacak bir meslek seçiyor.
Çocuk sınavda başaramayınca anne perişan oluyor ve aynı süreç yeniden başlıyor.
Sınav döneminde çocuk için yapılacak en doğru eylem yol gösterici olmaktır, yolu gösteren değil. Yolu belirlemenin nasıl yapılacağını göstermektir. İstediğine ulaşamayan çocuğumuz belki bir sonraki sınavda başarılı olacak, zirveye çıkacak bir yola girecektir. Yolu bilmekle yolu yürümek farklıdır. Yolu yürüyecek olan biz değiliz, çocuğumuz…
Bu tarz yetişen çocuklar başarılı olamazsa annesinin onu sevmeyeceğini, onaylamayacağını biliyor ve kendini hep başarılı olmak zorunda hissediyor. Bilgi yarışmasına katılması için seçilen çocuğa anne ya başarısız olursan diye engel koyuyor. Küçük bir başarısızlık bile onu yıkıyorsa yetişkin dönemde anne otoritesinin yerini, patronu, eşi alacak. Bir gün bir deneyiminde başarısız olunca gösterdiği tepkide bu kişi ben değilim; “annem” diyecek.
Çocuğun yeteneklerini desteklemek, ortaya çıkarmak, mutlu olduğu şeyi yapmasını sağlamak ebeveynin görevidir. Tanıdığım bir annenin çocuğu ile ilişkisinde gözlemlediğim güzel bir sonuç tamamen bu doğrultuda davranışla ortaya çıktı. Anne çocuğu küçük yaşından itibaren jimnastik, yüzme, tenis, dans gibi ilgisini çekeceği aktivitelere götürdü. Her hafta sonu çocuğa yönelik programlar yapıldı. Çocuk keman çalmak istiyorum dedi ve şu an keman dışında piyano ve gitar da çalıyor. Başarılı ve çok mutlu. Bu çocuğun büyüklerinin hayali keman çalması değildi. Bugün keman çaldığı için mutlu olan çocukla ilgili hayaller yıkıldı.
Hırs yaratıcılığı desteklerse olumlu sonuç verir, ancak bizlerin hırsı geçmişte ulaşamadıklarımız nedeniyle çocuklarımıza yansıdığı zaman olumlu dönüş olmuyor.
Çocuğumuzu sahiplenip, onun hayatını şekillendirmek, yol haritasını oluşturmak yapılacak hatalardan belki de en büyüğü. Bir birey olarak çocuğumuza değer verdiğimiz zaman her şey çözümlenecek. Unutmayın çocuğumuz bizim kopyamız değil.