Kısa süreli ayrılıklar

0
1734

Hani derler ya; Önce can sonra canan. Bir kadın anne olduktan sona o canda canan da yalnızca evlattır.

Bazen hayatta kısa süreli ayrılıklar olur. Aileden, sevdiklerinden, arkadaş çevreden kısa süreli eğitim, iş, düğün her ne ise işte o ayrılıklar zor gelir insana ve kavuşmak için gün sayarsın. Zor gelse de gidersin zaruridir  ya değildir. Bir şekilde gidersin.

Evlendiğinde daha da zor gelir gelir ayrılıklar çünkü yârini bırakıp gitmek koyar insana, bilirsin o bir başına kalacaktır.

Sonra evlat sahibi olursun koyun koyuna uyursun. Kokusunu çekersin içine ta derine en derine ve hiç ayrılmazsın yavrundan çünkü uyurken bile özlersin. Her sabah yeniden koklarsın sanki ilk günkü gibi, doyamazsın kokusunu içine çekmeye, başını okşarsın. Ne yemek yapsam da hem sağlıklı beslensin hem de karnı duysun diye düşünürsün. Hangi oyunları oynasam ve neler öğretsem diye düşünürsün. Günler böyle akıp gider. Hiç ayrılmayacak gibi yaşarsın. Çalışan anneleri düşünürsün, zaman zaman ve ben olsam çocuğumu bırakmam dersin. Her sabah öpüp koklayıp ayrılmak akşam olsa eve dönsem diye beklemek ve her gün tekrar tekrar aynı şeyleri yaşamak çok ürkütücü gelir ama onlar mecburdur. Kimi ekonomik sıkıntı yüzünden kimi aile bütçesine katkı olsun diye kimi de hem kariyer yapıp hem de çocuk büyütmek için sabreder gergin ayrı kalmaya ve başkaları tarafından anlaşılmaz. Oysa hayata bakış açısı yaşanılanlar ile şekillenir. Belki de böylesi bir duruma maruz kalmadığın için anlamamayı tercih etmiş olmak kolaya gelir.

Sonra yavrunun kardeşleri olur. Çocukların, canların, hayata anlam katanların yüreğinin üstüne koyduğun nefes alma sebeplerin ve yapışık ikizler, üçüzler, dördüzler olarak dolaşırsın. Büyürler ve akılları erdikçe saygı duyarsın. Çocukların yaşları kaç olursa olsun birer birey olduklarını bilsinler istersin.

Sonra bir gün gelir mecburen kısa süreli bir ayrılık yaşamak zorunda kalırsın. Şartlar onu gerektirir ve karşı koyamazsın elin kolun bağlı olur. Bugüne kadar yaşadığın ayrılıkların en zorudur evlatlarından ayrı kalmak bilirsin. Ne uyku kalır ne de huzur ve düşündükçe yüreğin daralacak gibi olur. Oysa çalışan anneler her gün yaşar bunu ve anlamaya başlarsın. Elde olmayan nedenlerden ayrı düştüklerini, üzülsen de boşunadır. Hayat olgunlaştırır insanı ve tüm ön yargılarını en zayıf noktasından yakalar ve kırar. Büyük lokma ye büyük laf söyleme derler. Söylediğin o büyük laflar gün gelir gediğine öyle bir oturur ki nefes alamazsın. Büyümek, anne olmak, olgunlaşmak bu olsa gerekir.

Çanta hazırlarsın kendine ve yüreğine otura otura çünkü ilk defa çocuklarına kıyafet koymamak yüreğine koyar. Ne zormuş anne olmak dersin. Usul usul yaşlar dökülür gözünden, ağlarsın için için ve bir daha olmaz dersin. İlk ve son kez ayrı gideceğin bu yolculukta bir daha asla onlarsız gitmeyeceğine kendi kendine söz verirsin.

Allah kimseyi evladından ayırmasın. Ayrı köşelere koymasın. Kısa süreli bile olsa  ayrı köşelerde olmak bu kadar zorken, birde çocuklarını ebediyete gönderenlerin neler hissettiğini anlamaya çalışmak ölümü düşünmekten daha zor gelir. O yüzden her günü yeni baştan yaşamalı ve o doğrultuda yol almalı, evlat sevgisi başka hiçbir şeye benzemiyor, her günü şükretmek gerekir.

 

Bir Cevap Yazın