Acaba paketimden ne çıkacak? Kız bebek mi, erkek bebek mi?

0
1319

Erkeklerin askerlik anılarına karşılık, kadınların da hamilelik ve doğum hikayeleri var, biz de anlatmayalım mı yani? İçinde kan, ter, gözyaşı, mutluluk, mucize anları, umut, merak unsuru ne ararsan var hem de. Merak demişken, yavrumun cinsiyeti belli olmadan önceki o sabırsız bekleyişte hep şöyle diyordum: Rabbim bana bir hediye paketi yolladı. Kargo yolda, yani karnımda. Bakalım içinden ne çıkacak? Erkek de olsa kız da olsa o hediye biliyorum benim nefesim, Rabbim’in canıma kattığı canım olacak.

Kız çocuk annesi olmak
Ama ne yalan söyliyim, hamile kalmadan önce de ara sıra şöyle düşünürdüm: ‘Kadın olmak çok zor. Belki dünyanın her yerinde zordur onu bilemem ama bu ülkede sanki biraz daha zor. Şimdi kız olursa, el bebek gül bebek büyüteceğim ben onu. Pamuklara sarıp sarmalayacağım. Tahtını da yapacağım, o iş bende. Ama bahtının garanti belgesi nerde hani? Büyüyecek yavrum. Topluma karışacak. Bir sürü abudik gubudik şeyle karşılaşacak. Erkek çocuk kadar kaşağı kaşağına denk olamayacak bir kere. Hadi sen kızını olabildiği kadar özgür yetiştirmeye gayret edeceksin, kimseyi takmayacaksın ama her zaman da yanında olamayacaksın. Uyuşamayacak genel geçerlerle. Uğrayacağı zorbalıklar, ayrımcılıklar, haksızlıklar falan canını sıkacak. Kırılacak, kızacak, bir afallamalar, bir bunalımlar yaşayacak. (Bu arada fark edilmiştir ki, gözlüklerimin camı şeker pembesi. Dolayısıyla olasılıkların olumsuzluk derecesini çok yükseltmeden, olabildiğince optimist bakıyorum mevzuuya. Böyle olunca biliyorum biraz komik oluyor. Kadına yönelik tehditler, şantajlar, tacizler, tecavüzler, şiddet ve cinayetler… Yok yok, bak yazarken bile darlandım; düşünmek istemiyorum.) Ha bir de sonra aşk sorunsalı girecek işin içine. En aklı başında kadın bile hayatının bir döneminde feleğini şaşırıp, aşk için kazanla gözyaşı dökmüyor mu? Analarının ‘paşam’ diye büyüttüğü pabucumun imparatorluğuna mensup paşalardan biri yüzünden kızım ağlayacak! Sonra ben o paşayı bulup bir devireceğim, bir suratının orta yerine cumhuriyeti ilan edeceğim falan, bir evir çevir döveceğim kızımı ağlattı diye. Sonra anasına gideceğim ‘nasıl yetiştiriyorsunuz bu erkekleri siz ya?!’ diye carlayacağım, sonra kadın da altta kalır mı, valide sultan sonuçta o da bana bir şey söyleyecek, biz saç baş giricez birbirimize; sonunda da hooop hadi gelsin şikayetler, karakollar, mahkemeler. Yani yavrum erkek olursa, hem fazla üzülmez bu hayatta. Hem de benim başımı belaya sokmaz!’

Biyolojik saat ne zaman isterse…
İşte kariyer telaşına düşmüşken, o birçok defa ‘Bir beş yıl daha’ diye diye kafasına basıp susturduğum biyolojik saat çaldığında böyle Rabbime mesaj göndermeye çalışırdım: ‘İlerde çocuk sahibi olursam ve bana seçme hakkı sunuyorsan, oğlum olsun isterim Rabbim, ama tabi sağlıklı olması daha önemli’ gibilerinden bağlayarak… Rabbim de mesajlarıma cevap olarak bana bir kız çocuğu gönderdi. Hediye paketimden Öykü çıktı! Şimdi nihai kararımla fikrimi söyleyeyim: Bu kızı var ya bu kızı, on tane erkek bebeye değişmem! Bu kadar seveceğimi, bu kadar mutlu olacağımı tahmin bile edememişim. Zaten genelde böyledir, Rabbim beni sever ve beni mutlu edecek olanı benden daha iyi bilir, bin şükür.

İyi anne olmak
İki buçuk yıldır anneyim.
Bazen bu kadar paha biçilmez bir hediyeyi hak edecek ne yaptım diye soruyorum kendime. İnsanlığımı falan sorguluyorum. Daha iyi biri olmaya çalışıyorum hediyeme layık olmak için. Peki ya annelik? Annelik, insanlığa benzemiyor. Yok, valla ikisi farklı kulvarlar. İnsan, iyi bir şey yaptığında ne bileyim birisine yardım ettiğinde falan vicdanında hoş bir bahar esintisi oluyor. İyi hissediyor yani. Ama annelikte dengeler farklı işliyor. ‘Vaay kızımın altını ne güzel bağladım ya. Bak bak nasıl 36 ay emzirdim ama’ falan gibi şeyler ne kadar tatmin edebilir ki? Bence anneler hep eksiklere, hatalara, beceriksizliklere takılıyor. En azından ben öyleyim. Ekseriyetle sabahları ‘Bugün dünden daha iyi bir anne olucam’ diye kalkıyorum yataktan. Yine de işte hep kafada bir acaba mı lar? Perihan Mağden bir yazısında ‘Annelik bir ömür suçluluk duygusu duyarak yaşamaktır’ gibilerinden bir cümle yazmıştı. ‘Niye ki’ falan demiştim ama hakikaten öyle galiba bu iş. Bir yerde de şöyle okumuştum: Yeryüzüne gelmeden önce melekler, çocuklara anne ve babalarını seçtirirlermiş. Kızım da anne olarak beni seçmiş işte. Yani şimdi hal böyleyken ‘Kızım, bu çocuğun üstünü ince çıkarmışsın bak hasta olur’ diyen teyzeden çok kızıma yaranmak istiyorum ben! Eskiden hep kahve falı bakılırken falan bir dilek tut dendiğinde ‘Türkiye’nin en iyi senaristi olmak istiyorum!’ diye dilerdim içimden. Şimdi ise, ‘Çok ama çok iyi bir anne olmak istiyorum Öykü’ye’ diyorum. Yol da uzun, hadi bakalım inşallah.

Not: Bu arada kargom beklediğimden iki ay önce ulaştı elime. İkinci yazımda da Öykü’mün erken gelişini anlatıcam.

Bir Cevap Yazın