Süresiz nafaka mağdurlarına müjdeyi Adalet Bakanı Abdülhamit Gül verdi. Adil olmadığını söylediği “süresiz nafaka” ile ilgili sona gelindiğini duyurdu. Yeni nafaka yasası ile ilgili yasanın detayları da belli oldu. Nafaka süresinin belirlenmesinde 5 temel kriter göz önünde tutulacak.
Yeni nafaka yasasına göre; süresiz nafaka artık tamamen kalkacak. Nafakanın süresini de çiftlerin ne kadar evli kaldığı, çocuk olup olmadığı, tarafların gelir durumu, kadının yaşı ve çiftlerin boşanırken ki kusur oranlarına bakılarak değerlendirilecek. Konuyla ilgili hakim objektif bir şekilde değerlendirme yaparak kararını verecek. Yani her boşanan çift için nafaka süresi aynı olmayacak. Ödenecek nafakanın miktarı da, süresi de bu beş kritere göre değişecek. Konuyla ilgili olarak AnneBebekKulubu.com uzmanı Av. Bahadır Paksoy nafaka ile ilgili bilmeniz gerekenleri ve nafaka ile ilgili yaşanan sıkıntıları yazdı…
Nafaka nedir? Kimler nafaka alabilir?
Nafaka hakkında görüş belirtmeden önce kısaca bazı bilgiler vermek, konunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Türk Medeni Kanunumuz dört nafaka türü belirlemiştir; tedbir, iştirak, yoksulluk, yardım nafakası.
Tedbir nafakası; genellikle boşanma olmaksızın devam eden süreçlerde karşımıza çıkan geçici bir nafaka türüdür.
İştirak nafakası; boşanma sonrası tarafların sahip oldukları ortak çocukları için ödenen nafaka türüdür.
Yoksulluk nafakası; boşanma sonrası yoksulluğa düşecek eş lehine hükmedilen nafakadır.
Yardım nafakası; evlilikle doğrudan ilişkisi olmayıp, bir kimsenin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek alt- üst soyu veya kardeşi lehine hükmedilen nafakadır.
Gündemde ve toplumda en çok tartışılan konu; eşe ödenen yoksulluk nafakasıdır. Biz de bu konu üzerine biraz eğileceğiz.
Yoksulluk nafakası miktarı, tarafların sosyo-ekonomik düzeyine, boşanmadaki kusur oranlarına göre değişmektedir.
Anlaşmalı boşanmalarda taraflar yoksulluk nafakasını serbestçe belirleyebilmektedirler. Bu konudaki en çarpıcı örnek ünlü medya patronu ACUN ILICALI’nın eski eşine ödediği aylık 115.000-TL’lik nafaka miktarıdır. Uzun süre gündemden düşmeyen miktar, ülkemiz şartlarında ciddi bir miktar olduğundan nafaka ile ilgili görüşmelerde halen dile gelmektedir.
Anlaşma olmaksızın, mahkeme kararı ile yapılan çekişmeli boşanmalarda, hâkim tarafların durumlarına göre inceleme yaparak nafaka miktarını belirlemektedir. Ancak bu davalardaki araştırmalar, çok yüzeysel olduğundan çoğu zaman hükmedilen miktar adaletsiz olmaktadır.
Gündemdeki esas tartışma konusu ise süresiz yoksulluk nafakası mevzusudur. Bu konu Meclisin de gündemindedir. Yoksulluk nafakası gerçekten süresiz mi sorusu bize çok soruluyor. Evet, yoksulluk nafakası şartları devam ettiği sürece süresizdir. Ancak nafaka alan eşin sosyo-ekonomik durumunda değişme olursa (evlenme-işe girme-sair gelir elde etme) hükmedilen nafaka kaldırılabilir veya azaltılabilir.
Temelde bu nafaka türünün süresiz oluşu yoğun olarak eleştirilmektedir. Bu eleştiriler tümüyle haksız da değildir. Zira nafaka alacakları önemine binaen kanun koyucu tarafından özel hükümlerle donatılmıştır. Örneğin, nafaka alacakları tüm alacaklardan önce gelmektedir, nafaka ödemeyen taraf hapis cezası ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu ağır yaptırımlarla donatılmış alacağın ömür boyu bir kimsenin boynuna yükletilmesi ise adaletsizdir.
Bu konuyla ilgili sıkça duyduğumuz, karşılaştığımız bir eleştiri de şudur; bir sene hatta bir ay evli kalan çift boşandığında, nafaka ödeyen taraf, nafaka adı altında ömür boyu cezaya mahkûm edilmektedir. Bu eleştiri genel olarak doğru olsa da her olayın şartına göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu konu detaylıca incelenip araştırılmadan “1 yıl veya 5 yıl nafaka ödensin, evlilik süresi kadar veya evlilik süresinin yarısı kadar ödensin” şeklinde ezbere bir mantıkla çözülebilecek bir durum değildir. Alelacele yapılacak düzenlemeler yeni mağduriyetlere yol açacaktır.
Yoksulluk nafakası mevzusunda çözümü basite indirgemek yapılacak büyük bir yanlıştır. Burada devletin toplum üzerindeki bu baskı ve stresi azaltacak bir çözüm bulması, konuyu sadece boşanan taraflar arasında bir mesele olmaktan çıkartıp toplumsal olay olarak algılaması elzemdir. Zira bayanlara yapılan şiddetin önemli bir kısmı nafaka sebebi ile meydana gelmektedir.
Devlet, sosyal devlet ilkesi gereğince hem nafaka ödeyen hem de nafaka alan tarafa destek olmalıdır. Bu desteği doğrudan maddi destek olarak algılamak yanlış olur. Yapılacak kanuni düzenlemeler ile bu yükü topluma eşit dağıtmak mümkündür. Bu konuda birkaç örnek vermek gerekirse;
- Nafaka alan kişinin iş bulması konusunda işverenlere sgk primi, gelir vergisi, maaş desteği gibi teşvikler verilebilir veya engelli çalıştırma yükümlülüğü gibi nafaka alacaklısı çalıştırma yükümlülüğü getirilebilir, 20 çalışanda 1 çalışan gibi. Bu şekilde iş bulması kolaylaşan nafaka alacaklısı, zamanla nafakaya daha az ihtiyaç duyacak, nafaka ödeyenin de yükü azalacaktır.
- Nafaka alan ve bakıma muhtaç çocukları olan kişilere ücretsiz kreş desteği verilebilir. Ücretsiz kreş imkânı bulunmayan yerlerde, devlet karşılıksız “kreş destek yardımı” yapabilir. Özel sektördeki kreş sahiplerine ücretsiz destek vermesi hususunda kota konulabilir, 50 öğrencide 1 öğrenci gibi. Özellikle nafaka alan kişinin bakıma muhtaç küçük çocuklarının olması hali çok önemli ve muhakkak çözülmesi gereken bir problemdir. Zira nafaka alan bayan, çocuğunu bırakacak kimse bulamadığında iş hayatına atılamamakta, kısır döngü içerisinde sürekli nafakaya ihtiyaç duymaktadır.
- Nafaka alan kişilerin evlerinde ürettiği, el emeği, gıda, giyim, süs eşyası gibi ürünleri devlet belirleyeceği kotadan satın alıp, cezaevlerinde üretilen ürünlerin satıldığı satış yerleri gibi satış yerleri açabilir. Böylece devlet kendisi doğrudan maddi bir yük üstlenmeyip bu sistemi yöneterek taraflara katkı sağlayabilir.
- Trt payı, bandrol parası gibi toplumda kabul görmeyen dolaylı vergilerin kaldırılarak yerine nafaka destek fonu kurulup nafaka destek fonuna katkı payı olarak toplumun tümünden destek alınabilir.
- Taşımalı veya yerinde meslek edindirme dersleri verilebilir. Meslek edindirme kursları olmayan yerlerde, ücretsiz servis araçları veya haftanın belirli günlerinde nafaka alacaklısının ikametinde eğitim imkânı sağlanarak nafaka alacaklısının meslek edinmesi ve iş bulması kolaylaştırılabilir.
- Belediyelerin nafaka alacaklılarına indirimli veya ücretsiz ulaşım imkânı vermesi sağlanabilir.
- Elektrik, gaz ve su temin eden şirketlerin, nafaka alacaklılarına indirim yapması hususunda yasal düzenleme yapılabilir.
- Nafaka alacaklısının ödediği kiralardan gelir vergisi alınmayarak, nafakaya muhtaç olan kişilerin daha uygun bir şekilde ev bulmasına destek sağlanabilir.
Bu ve bunlar gibi çözüm yolları çoğaltılabilir, detaylandırılabilir. Dikkat edilirse bu çözüm yollarının temelinde nafakaya muhtaç olan kişiyi güçlendirmek ve toplumun tamamını çözüme ortak etmek gayesi vardır.
Esasında da çözümün temel mantığı budur; tekrar etmek gerekirse nafakaya muhtaç kişiyi sosyo-ekonomik açıdan güçlendirmek ve toplumun tamamını çözüme katkı sağlayamaya yöneltmek bu sorunu kökünden çözecektir.
Bu sorunu temelden çözmeden sadece nafakanın süresi ile ilgili yapılacak düzenlemeler tamamen beyhude çabalardır.
Örneğin; evliliği 1 yıl sürmüş ve bu evliliğinden ikiz çocuğu olmuş bir ev hanımı bayan, çocuklarından hariç kendisi için de nafaka almaya muhtaçtır. Bu durumdaki bayan 1 sene veya 5 sene nafaka alsın deniliyor. İyi ihtimal olan 5 sene nafaka aldığını varsayalım. 5 sene sonunda nafakası kesilen bayan, 5-6 yaşındaki çocuklarını kime emanet edip çalışacaktır. Ya da kazandığını bakıcıya verince kendisine ne kalacaktır?
Bir diğer örnek olarak yine evliliği 1 yıl sürmüş bir çift düşünelim. Bayan yine ev hanımı olsun. Evlilik de bayanın kusurlu davranışları sebebi ile boşanma ile sonuçlanmış olsun, bu çiftin çocukları da olmasın. Bu örnekteki bayanla yukarıdaki örnekteki bayanı kıyasladığımızda ikisinin de eşit süre nafaka alması öngörülüyor. Bu adaletli midir?
Bu adaletsiz örnekleri çoğaltmak mümkündür. Görüldüğü üzere sorunların temeline inilmeden tepeden inme süre bazlı çözüm önerileri günü geçirme gayesinden ibarettir. Burada yapılması gereken öncelikle konuyu hem sosyolojik hem ekonomik ve hatta psikolojik yönden ele almak, hayatın gerçeklerine uygun çözümler üretmektir. Bunlar yapıldıktan sonra süre bazlı çözümler üretilebilir.
Günümüzde sosyal devlet ilkesinin güçlendiği bir dünyada, devletin ve ilgili bakanlıkların bu sorunun çözümü için çok ciddi ve hızlı çözümler üretmesi gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşlarından görüş alınması, halkın sesine kulak verilmesi elzemdir. Nafaka sorununun çözümüne gündelik düzenlemeler getirmek, sorunu çözmediği gibi daha da büyütecektir. Bu yazımızdaki görüşlerimizi ve burada açıklamadığımız birçok detayı yetkili mercilere iletmiş bulunmaktayız. Umuyoruz ki meclise sunulan kanun taslağı geri çekilerek tekrar düzenlensin ve nafaka sorunu için kalıcı çözümler üretilsin.