Çocukluk yıllarımda başlayıp üniversite yıllarımda hayata geçen bir tutku doğa sporları… Doğa ile iç içe geçen bir çocukluk döneminin ardından, ergenlik ve eğitim hayatının insan bünyesindeki bazı etkilerinden dolayı doğadan uzak geçirdiğim bir 6-7 yıllık süre mevcut. Bunun ardından üniversiteye başlamamla birlikte hayatımın her döneminde ve her anında doğa sporlarının bir tanesi var oldu. Bu ilgime, üniversitede tanıştığım ve o günden beri hayat ortağım olan eşimin doğa sporlarına olan tutkusu da eklenince fırsatımız oldukça kampçılıktan bisiklete, dağcılıktan SCUBA dalışa, trekkingden kayağa her türlü doğa sporunu hayatımıza kattık.
Kızımız doğuştan kampçı
Kızımızın hayatımıza katılması hızımızı kesmedi. Şartlarımızı modifiye ederek ve herkes için ortak paydada elverişli koşulları yaratarak doğa sporları maceramızı devam ettirdik. 1 yaşından itibaren bisikletin arkasındaki bebek koltuğunda başladığı serüvenin şu anda kendi bisikletine binerek devam ettiren Ada, ilk trekking deneyimini 4 yaşında Kaz Dağları’ndaki 6 km’lik parkur ile yaşadı. 5 yaşından beri kayak yapan, 6 yaşından beri kampçılık deneyimi olan, bunların üzerine yaptığı sporlarla ilgili teknik bilgi haricinde donanım ve alet edevatla alakalı her türlü bilgiye sahip bir kızı olunca insanın, Kaçkar Dağları Zirve yapma kararını vermek pek de zor olmuyor.
Bundan 4 ay önce karar verdikten sonra Ada’ya motivasyon amaçlı neler yapacağımızı düşünürken onun bizi motive ettiğini görmek çok eğlenceli oldu açıkçası. Gün geldi ve çattı, tüm teknik ekipmanları aldıktan ve hazırlıkları tamamladıktan sonra uçak ile Trabzon’a ve oradan da minibüs ile rotanın başlayacağı noktaya ulaştık. Yayla evlerinde konakladığımız ilk 2 günü toplam 20 km’lik bir yürüyüş ile devirdik ve 3. gün 2800 m rakımdaki Dilberdüzü Kamp alanına ulaştık. Bundan sonraki 3 geceyi burada çadırlarımızda geçirdik. 4. Gün 3976 m. rakımlı Kaçkar Dağı zirve tırmanışını yaptık ve yaklaşık 12 km mesafe katettik. Dinlendiğimiz 5. günün ardından da 26 km’lik bir yürüyüşle başladığımız noktaya döndük. 1800 m ile 3976 m arasında irtifa kazanarak kaybederek yapacağımız bu 1 haftalık yolculuk toplam 90 km’ye yakındı. Yaklaşık 6-7 kiloluk çantaları sırtımızda taşıdığımız bu serüvende kah güneşin parlaklığı ile kah Karadeniz yağmurunun haşmeti ile kah dolu taarruzu altında yürüdük. Kimi gün sırılsıklam olduk, kimi gün buzdan dolayı düşe kaya ilerledik.
Hayatı ve doğanın güzelliklerini kaçırmayın
Tüm bu macera sırasında sanılanın aksine en dayanıklımız ve en şikayetsiz, sorunsuz yürüyenimiz, tırmananımız Ada oldu. Bu 1 hafta sırasında yaptığımız her türlü aktiviteyi (kamp, trekking, tırmanış) zaten daha önceden deneyimlemiş olduğu için hiçbir problem yaşamadı ve yaşamadık. Dahası onun keyif aldığını görmek bizi motive etti. Günümüzün binalar arasından güneş yakalamaya, televizyon ve tablet ekranlarından kafasını kaldırmadığı için hayatı kaçırmaya, şehir hayatının suni gıda ve su kaynaklarını tüketmeye alışmış çocuklarının doğada kendi ve doğa ile baş başa kalabilmesi mükemmel bir şey. 4 mevsimin şartlarını yaşarken yeşilin her tonunu görmek, denizden yükseldikçe iklimin ve bitki örtüsünün değişimini fark etmek, bulutların içinden geçerken ıslanmak, güneş ile kurumak Z kuşağı çocukları ve ergenleri için masallarda anlatılan efsane neredeyse. Eve damacana ile giren su yerine akan derelerden su içmek, sabah uyanıp yüzünü derenin buz gibi suyu ile yıkamak, çadırının hemen yanındaki kuzu kulağını koparıp sabah kahvaltısında yemek herhalde çoğu çocuğun ve gencin hayal bile edemeyeceği şeyler. Tüm gün kah ısınıp kah soğuyan havada, lahana modeli giyinip soyunarak ilerlemek, yeri geldiğinde bir dağın haşmetine dalıp 1 saat öylece izlemek, 10 saatlik bir yürüyüşte kendi ve hayat ile ilgili onlarca yeni fikri düşünmek ve kararı almak her çocuğun hak ettiği şeyler aslında.
Çocuklarınıza hayatta kalabilme becerisini kazandırın
Burada ebeveynler olarak çok görev düşüyor bizlere. Ada’nın ailemize katılmasından sonra hız kesmediğimiz ve devam ettiğimiz bu sürecimizin keyfini çıkarıyoruz. 5 yıldızlı otellerin suni havuzları yerine 5 derece ısıdaki havada 3 derecelik dere suyunda yıkanmak Ada’yı hastalandırmıyor. Visko yatak yerine tulumumuzda uyuyunca sırtımız ağrımıyor aksine iyileşiyoruz. Gece saat 01:00’da sadece yıldızları izlemek için uyanmak bizi zorlamıyor ve sabahın ilk ışıkları ile çadırdan çıkmak zulüm olmuyor. Kapalı spor salonlarının klimatize ortamında ağırlık kaldırmak yerine 3000 m rakımın oksijenini solumak ise tarifsiz duygular, deneyimler ve kazanımlar sağlıyor. İşte tüm bu farkındalığı yaratmak, doğa ile uyum içinde doğanın içinde hayatta kalabilme becerisini çocuklarımıza kazandırmak onlara hayata, geleceklerine ve kendilerine dair verilebilecek en güzel hediye. Bu hediyeyi verdiğiniz çocuğunuzun nasıl geliştiğini, değiştiğini, ayakları yere basan ve kendine yeten bir birey haline geldiğini, köklerini derinlere salarken kolları ile göğün özgürlüğüne eriştiğini izlerken gerçekten şaşıracaksınız ve belki de geçip gitmiş çocukluk yıllarınızda yaşayamadıklarınız için hayıflanmaya başlayacaksınız.
Çocuklarınıza şans tanıyın
Unutmayın; çocuklar yoğurulmamış hamurlar gibidir ve kaçınılmaz bir şekilde hangi ellerde ve ne şekilde yoğuruldukları gelecekte ne olacaklarını belirler. Her koşula, her ortama adaptasyon yetenekleri; alışkanlıkları, olumlu/olumsuz geçmiş deneyimleri, öğretilmişlikleri, koşullanmışlıkları ve korkuları ile kararlar alıp hareket eden biz erişkinlerden kat kat fazla olan çocuklarınıza şans tanıyın. Şans tanıyın ki doğruyu bularak yürüdükleri o yolda neler yapabileceklerini size gösterebilsinler. Size de bu eşsiz keyfi izlemek ve onlara eşlik etmek düşsün.
Doğada kalın, Doğa ile kalın…