Çocuklarda besin alerjileri nelerdir?

0
3104
Çocuklarda besin alerjileri nelerdir?
Çocuklarda besin alerjileri nelerdir?

Çocuklarda besin alerjileri nelerdir? Çocuklarda besin alerjilerine nasıl tanı konulur? Besin alerjilerinde beslenme nasıl olmalı? Diyetisyen İrem Uğur, çocuklarda besin alerjileri ve besin alerjilerinde beslenme konusunda merak edilenleri yazdı!..

Besin alerjileri nelerdir? 

Vücudumuz her gün çevremizde bulunan çok sayıda madde ile isteyerek veya istemeden karşılaşmaktadır. Bir kısmını yenilebilir ve içilebilir besinler olarak adlandırdığımız bu maddeler çeşitli yollardan (ağız, burun, gözler, akciğerler) vücudumuza girmektedir.  Bazı besinlere karşı, diğer insanlar için faydalı olsalar dahi vücudumuz reaksiyonlar verebilmektedir.

Besin alerjisi kısaca bir besin bileşenine (özellikle proteinlere) karşı verilen olumsuz bağışıklık yanıtıdır. İmmunoglobulin, bağışıklık yanıtında önemli rol oynayan bir proteindir ve en önemli bağışıklık yanıtını IgE vermektedir. Besin alerjisinin gelişimi bağışıklık sistemimizin besinlerdeki proteinleri tehdit unsuru olarak algılayıp bunlara karşı genellikle IgE tipi antikorlar üretmesi ile başlamaktadır. Başlıca histamin olmak üzere birçok maddenin salınmasına neden olmaktadır.

Besin alerjileri reaksiyon şiddetine göre değişmekle birlikte özellikle deri, sindirim kanalı, solunum sistemi ve kardiyovasküler sistemi etkileyerek, kurdeşen, kızarıklık, kaşıntı, göğüs sıkışması, baş dönmesi, boğaz şişmesi ile devam eden anafilaksi(alerjik şok) gibi ağır ve acil müdahale gerektiren durumlara neden olabilmektedir. Vücutta var olan enfeksiyonlar, fizyolojik durum, psikolojik stres ve hormonlar da alerji reaksiyonlarının şiddetini etkileyebilmektedir.

Besin alerjileri daha çok çocukluk döneminin sorunlarından birisidir. Anne sütü alan bebeklerde genellikle ek gıdalara başladıktan sonraki dönemde ortaya çıkıp kusma, ishal, kanlı mukuslu dışkılama hatta su kaybına neden olabilen reaksiyonlar gelişebilir.

Besin alerjisi ve intoleransını birbirinden ayıran en önemli fark ise , besin alerjisinin bir bağışıklık sistemi reaksiyonu olmasıdır.Besin intoleransı ise genellikle sindirim enzimi yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır.

Günümüze kadar yapılan çalışmalarda alerjik reaksiyonların ortaya çıkmasında rol alan 200’den fazla besin tanımlanmıştır. Klinikte en sık karşılaşılan ve besin alerjilerinin %90’ndan sorumlu olan besinler ; inek sütü, buğday, yumurta, soya, fıstık, kuruyemişler, balık ve kabuklu deniz ürünleridir.

 

Çocuklarda besin alerjilerine nasıl tanı konulur
Çocuklarda besin alerjilerine nasıl tanı konulur

Besin alerjilerinin tanısı

Besin alerjilerinde tanı oldukça deneyim ve dikkat gerektiren bir süreçtir. Kullanılan başlıca testler; deri prick testi, serum spesifik IgE ölçümü, eliminasyon diyeti ve oral besin yükleme testleridir. Deri testleri en sık kullanılan yöntemdir ve hayatın ilk gününden itibaren her yaş grubunda yapılabilmektedir. Deri testlerinin yapılamadığı ya da ağır reaksiyon geçirme öyküsü olan hastalarda, serumda besine özgün IgE bakılması tercih edilebilir. Ancak besin alerjilerinde tanı, deri testi ve/veya serumda besine özgü IgE ölçümü ile hemen konamaz. Şüphelenilen besinler 2-4 hafta süreyle diyetten çıkarılır (eliminasyon) ve hastanın buna klinik yanıtı gözlenir. Ardından da yükleme (provokasyon) testleri yapılarak klinik cevap değerlendirilir. Eğer hastada geçirilmiş ağır bir reaksiyon varsa besin yükleme testi kesinlikle yapılmamaktadır.

Alerji oluşumuna etki eden faktörler

  • Tüketilen besinin içeriği ve miktarı,
  • Tüketim şekli (çiğ, pişmiş),
  • Ağızdan tüketimi ve semptomların başlaması arasında geçen süre,
  • Belirtilerin ortaya çıkış ve düzelme zamanı,
  • Daha önceden ve daha sonra benzer reaksiyonların olup olmadığı,
  • Besinin her tüketiminde aynı semptomların oluşması
  • Belirtilerin özellikleri (Fotoğraflamak tanımı kolaylaştırabilir) iyi bilinmelidir.

Bazı hastalardan şikayetlerinden sorumlu besin/besinlerin bulunabilmesi için besin günlüğü tutmaları istenebilir. Tükettiği besinlerin ayrıntılı bir şekilde besin günlüğüne kaydedilmesi tanısal sürece yardımcı olabilir.

Besin alerjisi olan çocuğa ne yapılmalı?
Besin alerjisi olan çocuğa ne yapılmalı?

Yaygın görülen besin alerjileri

Besin alerjilerini çoğu aşağıdaki besinlere karşı gelişmektedir. Ancak tüketilen her besine karşı alerjik reaksiyonların gelişebileceği unutulmamalıdır.

İnek sütü

İlk bir yaşta demir eksikliğine neden olması, alerjen etkisi ve böbrek yükünü arttırması nedeniyle inek sütü kullanımı pek önerilmemektedir. İnek sütü proteini alerjisi erken çocukluk döneminde ve iki yaş altındaki çocuklarda en sık görülen besin alerjilerinden biridir. Diyetten inek sütü proteini (süt, süt ürünleri )çıkarılmalıdır. Anne sütü alan bebekte alerjik etki gözükürse, bebek anne sütü almaya devam etmelidir. Ancak, annenin diyetinden süt ve süt ürünleri çıkartılmalıdır. Süt, yoğurt, peynir gibi besinlerin çıkartılmasıyla yetersizlik oluşmaması için protein,kalsiyum, fosfor içeren alternatif besinler (çiğ kuruyemişler, koyu yeşil yapraklı sebzeler vb.) diyete eklenmelidir. Annenin besin etiketlerine dikkat etmesi ve besin günlüğü tutması çok önemlidir.

Anne sütü almayan bebeklerde, alerji olasılığı daha düşük olan aminoasit bazlı mamalar ve

ileri derecede hidrolize formula mamalar tercih edilmelidir. Diğer memeli hayvanların sütleri veya bu sütlerin kullanıldığı formulalar (keçi, koyun vb.) inek sütü alerjisi olan bebekler için uygun seçenek değildir.

İnek sütü alerjisi olanlar bu besinler ve besin içeriklerinden kaçınmalıdırlar: Sütün her formu ( taze, çiğ, pastörize) ,diğer hayvanların sütleri (keçi dahil), yoğurt, peynir, krem peynir, lor, peynir altı suyu (whey), kefir, ekşi krema, süt tozu, süt kaymağı, her çeşit bebek maması (anti-alerjik mamalar dışında), tereyağı, margarin, kaymak, hayvansal yağlar, puding, krema, sütlü tatlılar, sütlü çikolata

İnek sütü proteini riski bulunan bazı besin etiket içerikleri : Süt tozu,kazein, kazeinat, hidrolizat, laktoalbümin, laktoglobulin, laktüloz, whey ,yapay tereyağ aroması

Yumurta

Yumurta da inek sütüne benzer bir şekilde hem sıklıkla tüketildiği hem de birçok yiyeceğin içinde bulunduğu için yaygın bir besin alerjenidir. Yumurta alerjisi çocuklarda daha yüksek sıklıkta, yetişkinlerde ise daha düşük sıklıkta gözükmektedir. Çoğunlukla yıllar geçtikçe etkisi azalmakta ve yetişkinlik döneminde ise tamamen kaybolmaktadır. Yumurta alerjisinde egzama veya kaşıntı deri ve göz lezyonları görülme sıklığı diğer besin alerjenlerine kıyasla daha fazladır. Özellikle bebeklerde egzamanın en önemli nedenidir. Yumurta beyazına karşı alerji sarısına oranla daha fazla görülmektedir. Yumurta akının bir yaşından önce verilmemesi, başlandığında ise yavaş yavaş arttırılması gereklidir. Alerji belirtileri ortaya çıktığında yumurtaya en az altı ay ara verilmelidir.  Ek olarak ; Kızamık ve kabakulak aşılarının tavuk embriyosundan hazırlanıyor olması nedeniyle yumurta alerjisine sahip olan çocuklarda kızamık ve kabakulak aşıları yapılırken dikkatli olunmalıdır.

Yumurta alerjisi olanlar bu besinler ve besin içeriklerinden kaçınmalıdırlar: Her türlü hayvan yumurtası, yumurta ile yapılan yiyecekler , mayonez, bebe bisküvisi

Ayrıca, bazı makarnalar, pastalar, şekerler, çikolatalar, ticari gıdalara eklenen lesitin ve lezzet vericiler de yumurta proteini içerebilir.

Yumurta riski bulunan bazı besin etiket içerikleri : Albumin , Lizozim, Ova-ovo ile başlayan içerikler (ovaalbümin gibi), Globulin, Vitelin,

Not: Yumurta alerjisi olanlarda tavuk etine karşı duyarlılık gözlemlenebilmektedir.

Balık Ve kabuklu deniz ürünleri

Birçok farklı çeşit ve türü kapsayan balık ve kabuklu deniz ürünleri, güçlü alerjenlerdir. Zorlu ve ani reaksiyonlara neden olurlar. Balık alerjisi daha çok çocuklarda görülmektedir. Çeşitli balık türlerinde yer alan alerjen M, parvaalbumin ve tropomiyozin potansiyel alerjenlerdir. Alerjiye sebebiyet veren balık ve deniz ürünü yendikten sonra deride kızarma, kaşıntı göz ve deride lezyonlar, sindirim siteminde; karın ağrısı, kusma, bulantı, ishal ve karında kramplar, solunum sisteminde; astım ve alerjik burun nezlesi ve anaflaksi(şok) gözlenebilir.

Aynı yumurtada olduğu gibi alerjik reaksiyonlar balığın ağza alınmasından birkaç dakika sonra görülebilir. Pişmiş ya da çiğ balığın kokusunu duyma, hatta bazen balığa sadece dokunma ile birlikte bile de aşırı duyarlı bireylerde semptomlar gözlenebilir.

Diyete ilk eklenen balıklara alerji gelişme riski daha yüksek olup balık türleri arasında en az alerjen olan ailenin uskumrugiller olduğu düşünülmektedir.

Alerjik reaksiyonlara neden olan balık ve deniz ürünlerinden bazıları şunlardır: köpek balığı, vatoz, morina balığı, sardalye, uskumru, ton balığı, ıstakoz, kerevit, karides, yengeç, salyangoz, deniztarağı, midye, istiridye, kalamar ve ahtapottur.

Balık alerjisi yıllar geçtikçe azalabilir ama bu durum yumurta veya süt alerjisi gibi kolaylıkla gerçekleşmez.

Yer fıstığı ve kabuklu yemişler

Kuruyemiş alerjileri ciddi alerjik reaksiyona neden olabilen ve sık görülen besin alerjenleridir. Ani ve çoğu zaman da ciddi alerjik reaksiyonların nedenini oluşturmaktadır. Sık görülen klinik belirtiler astım, dudaklarda ve yanakta kabarma, boğaz şişmesi, kurdeşen ve egzamadır. Aile tıbbi geçmişinde fıstık alerjisi olan kişilerin daha fazla risk altında olduğu için dikkatli olmalıdır. Kuruyemiş alerjileri genelde 2 yaşından itibaren gelişir ve duyarlı olunan kuruyemişler yaşla birlikte artabilir. Hastaların büyük bir kısmında ilk yediklerinde reaksiyon görülür.

En sık alerjik reaksiyona yol açan dokuz kuruyemiş ceviz, badem, Antep fıstığı, kaju, pekan cevizi, fındık, macadamia fındığı, Brezilya fındığı, çam fıstığıdır. Yer fıstığı da sık görülen bir alerjen olmakla birlikte baklagiller ailesine ait bir alerjendir.

Bu besinlere alerjisi olan kişilerin bu besinlerden elde edilen yağlar gibi çeşitli maddelere karşı da alerjisi olacaktır. Etkilerini genelde yendikleri zaman göstermelerine rağmen; badem, kestane, fındık ve yerfıstığı yağları soluma yoluyla alerjik reaksiyon oluşturabilmektedirler.

Kuruyemiş alerjileri diğer alerjenlerle karşılaştırıldığında geçme olasılıkları daha düşüktür. Bazı çok duyarlı kişilerde mikrogramlarla ifade edilebilecek kadar küçük miktarlar reaksiyona neden olurken, miligram miktarında alımlar ise sistemik reaksiyonlara neden olmaktadır.

Ek olarak polenlerde olan bazı alerjik proteinler özellikle badem ve fındıktaki alerjen proteinlerle benzerlik gösterdiği için dikkatli olunmalıdır.

Susam

Susam, dünya çapında yaygın olarak kullanılan bir besindir. Ancak bazı insanlar için susam ve susam yağı alerjik reaksiyona neden olabilmektedir. Susam alerjisinde  reaksiyonlar hafif belirtiden şiddetli belirtilere kadar değişebilir. Diğer alerjilerde de olduğu gibi susam alerjisi olan bir kişi özellikle şiddetli reaksiyon öyküsü varsa, tükettiği yiyeceklerin içeriği hakkında her zaman bilgi sahibi olmalıdır.

Susam alerjisi olan kişilerin; Susam taneleri , Susam yağı ve tahinden kaçınması önemlidir. Orta Doğu veya Asya’dan gelen yiyecekler sıklıkla susam yağı içerir. Pek çok fırın, susamla yapılmış simit üretirler  ve bu durum çapraz kontaminasyona yol açabilir. Yemeğin susamla temas edip etmediğini bilmek önemlidir.

Buğday

Buğday alerjisi, en yaygın çocukluk dönemi gıda alerjilerinden biridir. Ancak yetişkinlerde de ortaya çıkabilir. Buğday alerjisi olan bir kişi, bir veya birkaç buğday proteinine karşı spesifik bir antikor geliştirmiştir. Buğday alerjisi, çölyak hastalığı ile aynı şey değildir.

Son yıllarda gıda endüstrisinde buğday içermeyen kinoa karabuğday gibi tahıllar ve kurubaklagil unlarıyla yapılmış ürünlerin çeşitliliği artmış olsa da, buğday alerjisi olan bireyler gluten içermeyen bu tahıllara da reaksiyon geliştirebilmektedir. Çünkü kurubaklagiller alerjen özelliği olan besinlerdir. Özellikle bezelye, fasulye veya soya fasulyesi ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Tahıllar arasından mısır alerjisi de sık görülebildiği için dikkatli olunmalıdır.

Bu nedenle eklenen her tahıla karşı dikkatli olunmalı ve sorunsuz tüketildiğinde beslenmeye eklenmelidir.

Glutene 7. aydan sonra başlamak çölyak hastalığı riskini arttıracağı için, 6. ayda gluten ile bebek tanıştırılmalı ve gözlemlenmelidir.

Buğday alerjisi olanlar bu besinler ve besin içeriklerinden kaçınmalıdırlar: Kepek, ekmek kırıntısı, bulgur, tahıl ekstraktı, kuskus, krakerler, durum buğdayı ve durum unu, gluten, makarna, erişte, malt, soya sosu, nişasta

Buğday riski bulunan bazı besin etiket içerikleri : Albümin, Globulin, Hliadin,

Glutenin veya Gluten

Bazı insanlar buğdaydaki proteinlerden sadece birine alerjikken, diğerleri iki veya daha fazlasına alerjik olabilir.

Soya

Soya alerjileri en çok üç yaşın altındaki çocuklarda görülmektedir. Karıncalanma hissi veren ağız ve burun akıntısından, döküntü ve astıma veya nefes alma güçlüklerine kadar değişik belirtilerle kendini gösterebilmektedir.  Soyaya alerjisi olan çocukların büyük bir bölümü bu alerjiyi aşabilmektedir.

Paketli gıdaların bir bölümünde soya bulunduğu için etiketleri mutlaka okumak gereklidir. Soya içermeyen farklı bir yiyecek aynı yağda kızartılırsa, tüketilmesi alerjik reaksiyonu tetikleyebilmektedir. Soya alerjisi olan kişiler, genellikle soya fasulyesinden elde edilen soya lesitini içeren yiyecekleri yiyebilirler.

Ama soya alerjisi olan kişilerin, soya yağı ve soya lesitini tüketim kararının mutlaka alerji uzmanına danışılarak verilmesi gereklidir. 

Bazı meyve ve sebzeler

Meyve ve sebze alerjisine neden olan bireylerin çoğu polen alerjisi olan bireylerdir.Özellikle sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde polenle birlikte alerjik hastalıkların şiddetinde ciddi bir artış meydana gelmektedir. Polenler ile besinler arasında ortak protein yapısındaki alerjenlerden ötürü yediğimiz besinlerde de zaman zaman alerjik reaksiyonlarla karşılaşabiliriz.Çapraz reaksiyon sonucu gelişen bu klinik tablo oral alerji sendromu olarak tanımlanmaktadır.

Özellikle çocuklarda elma, armut, asitli meyveler,portakal, çilek, kavun-karpuz ve sert çekirdekli meyveler (kiraz, vişne, kayısı, şeftali), kabak, ve domates gibi sebzeler alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir.

Grup reaksiyon nadiren de olsa görülebilmektedir. Örneğin bir çocuk bütün asitli meyvelere karşı alerjik reaksiyon gösterirken, bir diğeri sadece portakala karşı da duyarlı olabilmektedir.

Çiğ meyve sebzelere karşı alerji belirtileri daha sık gözlemlenirken, pişmiş şekillerine karşı herhangi bir reaksiyon oluşmayabilmektedir.  Ya da portakal, limon, şeftali gibi meyvelerin, patates veya havuç gibi sebzelerin kabuğuna karşı bir duyarlılık mevcutken, yenebilir kısımlarına karşı bir belirti gözlemlenmeyebilmektedir.  Kereviz veya kuşkonmaz gibi sebzelere ise dokunma ya da yıkama sonucu deride sorunlar (dermatit gibi) olabilmektedir.

Yine çimen polenine alerjisi olan bireylerde de maydanoz alerjisi görülebilmektedir.

Bazı baharatlar ve çeşniler

Çocuklar yetişkinlere nazaran daha az baharatlı besin tüketikleri için baharat alerjileri çocuklarda sıklıkla görülmemektedir.

Hardal, kuvvetli bir alerjendir, özellikle çocuklarda astım veya kurdeşene neden olabilmektedir. Karabiber, özellikle soluma yoluyla tehlike oluşturabilmektedir.

Özellikle çeşitli yiyeceklerde kullanılan tarçın, nane ve hindistancevizi yağları deride ve vücudun diğer bölgelerinde geçici şişliklere neden olabilmektedir. Sirkenin bazı sindirim sistemi semptomlarına neden olduğu gözlemlenmiştir, bu durumda hangi çeşit sirke olduğu belirlenmelidir. Örneğin elma sirkesine reaksiyon gösteren bir çocuğun elmaya alerjisi olabilir.

Gizli besin alerjileri

Aldığımız bir besinin içine düşük miktarda olsa da eklenen alerjen besinler ve gıda katkı maddeleri  gizli besin alerjenleri olabilmektedir.

Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği çerçevesinde gıda etiketlerinde alerjen beyanı yapılması zorunludur. Besin alerjisi olanların alerjik olunan besinden/besinlerden kaçınması besin alerjilerinin yönetimindeki en önemli basamağı oluşturmaktadır. Gizli besin alerjenlerinden korunmanın en etkili yolu da besin etiketi okuma alışkanlığının kazanılmasıdır.

İşlenmiş, dondurulmuş veya paketlenmiş gıdalar gizli besin proteinleri içerebilir; alışveriş sırasında besin etiketleri ve içerikleri dikkatle okunmalıdır. Paketsiz satılan ürünlerin içerikleri mutlaka sorgulanmalıdır.

Restoranlarda yenen yemeklerde de gizli besin alerjenleri olabilir; menü açıklamalarını okumak ve sipariş vermeden önce ürünün alerjik besin içerip içermediğini sorgulamak da oldukça önemlidir.

Gıda katkı maddeleri

Besinlerin işlenmesi sırasında çeşitli amaçlarla teknolojik olarak katkı maddeleri katılmaktadır. Gıda katkı maddeleri ; normalde besin bileşiminde bulunmayan, besinin kalitesini ve raf ömrünü arttırtmak amacıyla sonradan besine eklenen bileşenlerdir. Bu maddeler ya koruyucu, ya şekillendirici, ya renklendirici, ya da tatlandırıcı olarak konulmaktadır. Bu katkı maddelerini belirten etiketlerin üzerinde E ile başlayan kod numaraları bulunur. Besin üretim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte, ürünlere eklenen katkı maddelerinin, çeşitli alerjik reaksiyonlara neden olabileceği görülmüştür.

Özellikle; korucu olarak gıdalara eklenen patates cipsi turşu gibi besinlere eklenen  Sülfit, Benzoat, Tartrazin gibi gıda boyaları, hazır çorba et ve tavuklara eklenen Mono Sodyum Glutamat gibi lezzet arttırıcılar,şarküteri ürünlerine eklenen Sodyum Nitrit;  vücudumuzda kızarma, boğazda şişme,kan damarlarında genişleme, deri ve ağızda irritasyon, bağırsak problemleri hatta astıma neden olabilmektedir.

Alerjenlerin çapraz bulaşması ve diğer bulaşma yolları

Besinlerdeki alerjenler vücuda ağız yoluyla alınabileceği gibi solunum yoluyla maruz kalınması (koklanması) ve deri ile doğrudan temas  yoluyla alınabilir. Besinler dışında saç kremi, cilt nemlendiricisi gibi kozmetik ürünler de alerjen bulundurabilmektedir. Evcil hayvan mamaları genellikle süt, yumurta, balık ve deniz ürünleri gibi alerjen besinleri içerebildiği için dikkatli olunmalıdır.

Çapraz bulaşma/kontaminasyon riski : Gıda endüstrisinde alerjen besinlerle aynı hatta üretilen güvenli ürünler benzer alerjik reaksiyonlara yol açabilmektedir. Örneğin; inek sütü ile keçi sütü, fındık ile fıstık, deniz ürünleri gibi). Bu durumda da etiketler doğru okunmalıdır. Ev ortamında da çapraz bulaşmayı önlemek için, alerjen besinlerle aynı kesme tahtası,tencere, tabak, bıçak kullanmamak gibi temel önlemler alınmalıdır.

Pişirmenin besinlerdeki alerjenlere etkisi

Pişirme ile besinlerin daha az alerjen olacağı düşünülse de aslında tam tersidir. Pişirme ile protein yapısı bozularak besin daha da alerjen hale gelebilmektedir. Örneğin kavrulmuş kuruyemişlerin, çiğ kuruyemişlere göre daha alerjen olduğunu gösteren çalışmalar vardır. İstisna olarak meyve ve sebzeler pişirildiklerinde alerjik kişiler tarafından daha rahat tüketilebilirler.

İlk bir yaşta verilmesi sakıncalı olan bazı besinler

Bal, Clostridium botulinum bakterisini içerme riski taşımaktadır. Bebeklerin mide asidi düzeyi düşüktür, oluşan toksinler yok edilemediği için ölümle sonuçlanan Bebek botulizmine neden olabilmektedir .BU NEDENLE BİR YAŞINDAN KÜÇÜK ÇOCUKLARA BAL KESİNLİKLE VERİLMEMELİDİR.

Bakla, bazı çocuklar için oldukça riskli bir bitkidir. Baklanın çiğ olarak tüketilmesi genellikle erkek çocuklarda  favizme (bakla zehirlemesi) neden olabilmektedir. Toksinli baklanın yenildikten 2-48 saat sonra etkileri görülmekte, baş ağrısı, bulantı, sırt ağrısı, titremeler ve ateşle başlayıp idrarda kırmızılık ve sarılıkla devam eden şiddetli anemi gözlenebilmektedir. Bu nedenle süt çocukluğu döneminin bitişine kadar bakla önerilmemektedir.

Çocuklarda besin alerjisi belirtileri
Çocuklarda besin alerjisi belirtileri


Çocuklarda besin alerjisi büyüyünce geçer mi?

Bazı besinlere karşı gelişen alerjiler zaman içerisinde düzelme eğilimindedir. Bu nedenle belli aralıklarla değerlendirilip, yükleme testi yapılarak düzelip düzelmediği takip edilmelidir. İnek sütü, yumurta gibi besinlere bağlı alerjiler yaşa bağlı olarak geçebilmektedir fakat  yer fıstığı, balık,susam, kabuklu deniz ürünleri ve kuruyemiş alerjileri çok uzun yıllar hatta yaşam boyu devam edebilir.

Besin alerjilerinde tedavi

Besin alerjisinde temel yaklaşım, alerjik reaksiyonlara neden olan besinlerin diyetten çıkarılmasıdır. Çok az miktardaki besinlerin tüketilmesiyle bile şiddetli reaksiyon olabileceği için mutlak kaçınma şarttır. Besin alerjisi tanısı alan çocukların diyeti, diyetisyen ile ayrıntılı bir şekilde planlanmalı, enerji ve besin ögeleri açısından yeterli ve dengeli olmalıdır.

Önemli bir besin diyetten çıkarılmışsa beslenme bozukluğunun önlenmesi için, diyetten çıkarılan alerjik besinlerin yerine benzer besin ögelerini içeren alternatif yiyeceklerin eklenmesi çok önemlidir.

Besin alerjisi olan çocuklarda özellikle süt, yumurta, buğday, balık gibi zengin içerikli besinlerin beslenmeden çıkarılması büyüme ve gelişmeyi etkileyen temel faktörlerden biridir. Alternatif besin ögeleri ile desteklenilmez ise ciddi problemler ortaya çıkabilmektedir.

Bunun yanında besin alerjileri bağırsak geçirgenliğini arttırarak vitamin, minarel gibi besin öğelerinin kaybına yol açarak büyüme ve gelişmeyi etkileyebilmektedir.  Besin alerjili çocuklarda iştahta azalma, uyumsuz beslenme davranışları, besin alımında azalma gibi zorluklarla karşılaşıldığında geç kalınmadan kliniğe başvurulması, gereken önlemlerin alınmasının en önemli basamağıdır.

Ek gıdaya geçişte besin alerjileri görülen bebeklerde tam yumurta (özellikle yumurta beyazı alerjen özellik gösterebilir), fındık, fıstık, balık ve soyalı besinlere 12. aydan önce başlanmamalıdır. Peynir pastörize ve tuzsuz olma şartı ile 6-9. aylarda başlanılabilir. Alerji öyküsü olan ailelerin çocuklarına yumurta, balık, domates ,çilek gibi alerjen olma ihtimali yüksek olan besinler aile öyküsüne göre verilmelidir.

Besin alerjisi olan çocuk okulda arkadaşlarının yiyeceklerini paylaşmamalıdır.

Besin alerjisi olan hastalarda ortaya çıkan hafif reaksiyonlarda antihistaminik ilaçlar ve kortikosteroidler de kullanılabilmektedir.

Çocuğunuza besin alerjisi tanısı konulmuşsa doktorunuz belirtileri yakından tanımanız ve gerekirse acil tedavisi konusunda bilgilendirecektir.

Özellikle IgE aracılı besin alerjilerinde anafilaksi (şok) gibi acil durumlar için bir eylem planı oluşturulmalıdır.

Anne sütü ve alerji

Anne sütü savunma sistemini güçlendiren besinlere verilebilecek en iyi örnektir. Anne sütünde immünolojik olarak aktif olan pek çok hücre  bulunmaktadır ve yaşamın ilk günlerinden itibaren bebeğinizi koruyucu etkiye sahiptir. Yapılan birçok çalışmada anne sütüyle beslenen çocukların beslenmeyenlere göre alerjik hastalık geçirme riskinin daha düşük olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle diğer birçok yararlı ve koruyucu etkisi de göz önünde bulundurulduğunda anne sütünün tek başına 6 ay süreyle bebeğe verilmesi, 6 aydan sonra anne sütünün yanında ek besinlere başlanması öngörülmektedir.

Sonuç olarak, besin alerjileri son dönemlerde oldukça sık görülmektedir. Çocuğunuza bir besin alerjisi teşhisi konulduysa ve bu nedenle yazımı okuyorsanız umutsuzluğa veya karamsarlığa kapılmanıza hiç gerek yok! Doğru bir beslenme ve yeterli önlemler ile bu süreci çok rahat atlatabilirsiniz, gönlünüz ferah olsun sevgili annelerim.

Sağlıklı günler dilerim.

Önceki İçerikÇocuklar için porsiyon kontrolü nasıl olmalı?
Sonraki İçerikGebelikte ne yersem bebeğime faydalı olur?
Diyetisyen İrem Uğur
Diyetisyen İrem Uğur 1998 yılında Bursa’da doğmuş olup lise eğitimini 2016 yılında Bursa Bademli Sınav Koleji’nde tamamlamıştır. Lisans eğitimini 2016-2020 yılları arasında İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünde tamamlayarak diyetisyen ünvanı almıştır. Lisans döneminde aktif kulüp başkanlığı ve dernek yönetim kurulu üyeliği ile mesleki bir çok etkinlik düzenlemiştir. 2020 yılı itibariyle Bursa Uludağ Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine devam etmekte ve gıda mikrobiyolojisi- teknolojisi üzerine çalışmaktadır. Aynı zamanda gıda sektörüne ilgisinden dolayı Anadolu Üniversitesi Aşçılık bölümünü tamamlamıştır. Obezite, diyabet, kardiyoloji, onkoloji, anne çocuk, sporcu beslenmesi, metabolik ve bariatrik cerrahi, yeme bozuklukları, alerji intolerans ve eliminasyon diyeti, fonksiyonel tıp diyetisyenliği, gıda hijyeni ve denetimi gibi birçok alanda da kongre, kurs ve eğitim programına katılmıştır. Özellikle otoimmün ve tiroid hastalıkları üzerinde çalışmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışı çeşitli dergilerde yayınlanmış bilimsel çalışmaları ve kitap bölüm yazarlığı mevcut olan Dyt. İrem Uğur, akademik çalışmalarına devam etmekte olup 2022 yılı itibariyle Bursa Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’nda beslenme ve diyet danışmanlığı hizmeti vermektedir.

Bir Cevap Yazın