Anne Bebek Kulübü https://annebebekkulubu.com/blog Anne ve Bebek Hakkında Aradığınız Her şey Fri, 19 Apr 2024 02:06:24 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://i0.wp.com/annebebekkulubu.com/blog/wp-content/uploads/2018/02/cropped-favicon-1-1.png?fit=32%2C32&ssl=1 Anne Bebek Kulübü https://annebebekkulubu.com/blog 32 32 215513268 Çocuklar için güneş kremi alırken nelere dikkat edilmeli https://annebebekkulubu.com/blog/cocuklar-icin-gunes-kremi-alirken-nelere-dikkat-edilmeli/ https://annebebekkulubu.com/blog/cocuklar-icin-gunes-kremi-alirken-nelere-dikkat-edilmeli/#respond Fri, 19 Apr 2024 02:06:24 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14165 çocuklara güneş kremi seçerken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? Güneş kremi içeriğinde olmaması gerekenler nelerdir? ne zaman güneş kremi kullanmalıyım? bebekler ne zaman güneş krem kullanır?

The post Çocuklar için güneş kremi alırken nelere dikkat edilmeli first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Çocuklar için güneş alırken nelere dikkat edilmeli sorusu yaz yaklaşırken akıllara gelmektedir. Bebekler için ne zaman güneş kremi kullanılmalıdır? Güneş kremi içeriği, ne zaman ve nasıl kullanılması gerektiği hakkında merak edilenleri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gizem Gencan, Anne Bebek Kulübü okuyucuları için yazdı.

Güneş kremi ne zaman kullanılmalıdır?

Havaların ısınmasıyla birlikte güneş koruyucu ürünlerin kullanılmaya başlanacağı bir döneme giriyoruz.

Güneş ışınları her ne kadar D vitamini sentezi için gerekli olsa da içeriğindeki UVA-UVB radyasyon ışınları cilde zarar verebilmektedir. Bu nedenle güneş koruyucu ürünlerin özellikle yaz aylarında kullanılmasını önermekteyiz.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki 6 ayın altındaki bebeklere güneş koruyucu kremler önerilmemektedir. Bu bebekler olabildiğince güneşin dik geldiği saatlerde güneş ışığından korunmalıdır.

6 ayın üzerindeki bebekler için ise eğer güneşe çıkarılacaksa mutlaka güneş koruyucu ürünler kullanılmalıdır.

Güneş alerjisi olan bebekler için ise olabildiğince güneşten koruyucu geniş şapkalar, UV korumalı giysiler ile cilde güneşin teması önlenmelidir.

Okumalısınız: Çocukla tatile çıkarken dikkat edilmesi gerekenler

Güneş koruyucu ne zaman kullanılır?
Güneş koruyucu ne zaman kullanılır?

Güneş koruyucu ürünler tercih ederken nelere dikkat etmeliyiz?

Kimyasal filtreli güneş koruyucu ürünler yerine, mineral filtreli güneş koruyucu ürünler tercih edilmelidir. Mineral filtreli güneş koruyucuların içerikleri kan dolaşımına daha az geçer ve bebeğinizin cildini daha az tahriş eder. Kimyasal filtreli güneş koruyucuların ise içeriği kan dolaşımına daha fazla geçer ve bebeğin endokrin sistemi, üreme sistemi gibi birçok sistemi üzerinde istenmeyen yan etkilere neden olabilir.

Güneş koruyucuların içerikleri olabildiğince organik içerikli olmalı, cilde dost olduğu kadar doğaya da dost olmalıdır.

Non nano parçacıklı ürünler tercih edilmelidir.

Ürünler dermatolojik olarak test edilmiş onaylanmış ve hipoalerjenik olmalıdır.

Sprey form ürünler uygulama kolaylığı nedeniyle sevilse de, solunum yoluyla akciğerlere gidebilme ihtimali ve uygulama miktar yetersizliği nedeniyle losyon formlardaki güneş koruyucular tercih edilmelidir.

SPF 50 altı olan ürünler tercih edilmelidir. SPF (güneş koruma faktörü), UVB ışınlarından korunma oranını gösterir. SPF değeri arttıkça UVA ışınlarından korunma oranı düşer! Ayrıca SPF değeri yüksek olan kremlerin kimyasal içeriği daha yüksek olmaktadır.

Okumalısınız: Bebekle tatil yapacaklar için öneriler

Güneş koruyucuların içeriğinde bulunmamasına gerekenler nelerdir?
Güneş koruyucuların içeriğinde bulunmamasına gerekenler nelerdir?

Güneş koruyucuların içeriğinde bulunmamasına gerekenler nelerdir?

  • Alüminyum hidroksit
  • BHT(butylated hidroksitoulen)
  • Etoksile içerikler (polisorbat, peg, ..eth)
  • Homosalate
  • İodoproprinil butilkarbamat
  • Metilizotiazolinon
  • Fenoksietanol
  • Fitalat
  • Retinil palmitat
  • Oktinoksat
  • Oktisalat
  • Oktikrilen
  • Oksibenzon
  • Parfüm

Okumalısınız: En iyi 10 güneş kremi markası nedir?

Güneş koruyucu nasıl kullanılmalıdır?

  1. Güneş koruyucu ürünleri güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürülmelidir.
  2. Özellikle çocukların yüz, alın, burun, kulak gibi güneşe en çok maruz kalacak bölgelerine uygulamalıdır.
  3. 2 saatte bir tekrarlanmalıdır.

Okumalısını: Çocuklardaki güneş yanığına ilk yardım nasıl yapılır?

Çocuklarda güneş kremleri ve dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili dilerseniz forum sayfamızda tecrübeli annelerimizden destek alabilirsiniz! Siz de aklınıza takılanları, merak ettiklerinizi veya öğrenmek istediklerinizi bize Forum Anne Bebek Kulübü üzerinden yazabilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

The post Çocuklar için güneş kremi alırken nelere dikkat edilmeli first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/cocuklar-icin-gunes-kremi-alirken-nelere-dikkat-edilmeli/feed/ 0 14165
Tiroid hastalarında beslenmenin önemi https://annebebekkulubu.com/blog/tiroid-hastalarinda-beslenmenin-onemi/ https://annebebekkulubu.com/blog/tiroid-hastalarinda-beslenmenin-onemi/#respond Tue, 16 Apr 2024 11:27:49 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14158 tiroid hastalarinda beslenme nasıl olmalıdır? hipotiroid hastalarında beslenme nasıl olmalıdır?

The post Tiroid hastalarında beslenmenin önemi first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Sağlığımız için tiroid hormonunun önemini yapılan kan testleri sonucunda öğreniyoruz. Gebelik öncesi-sonrası da takip edilen tiroid hormonu bu kadar önemliyken beslenmeleri nasıl olmalıdır? Tiroid hastalarında beslenme nasıl olmalıdır? Hipotiroid hastaları nasıl beslenmelidir? Uzman Diyetisyen, Fonksiyonel Tıp Diyetisyeni Ve Fitoterapi Uzmanı Deniz Zünbülcan Adıtatar, Anne Bebek Kulubü okuyucuları için yazdı.

Tiroid hastalıklarında beslenme nasıl olmalıdır?

Tiroid bezi, tiroid hormonlarının üretilmesinde, depolanmasında ve gerektiği zaman kullanılmasında etkili olan salgı bezidir. Soluk borusunun her iki yanında ve önünde yer alır. Salgıladığı tiroid hormonları ile metabolizma hızının ayarlanmasında ve yaşamsal fonksiyonların gerçekleşmesinde görevlidir. Tiroid hormonlarının düzensiz salgılanması ciddi rahatsızlıklara yol açmaktadır.

Kişinin kan bulgularındaki T3, T4 ve TSH hormonlarının ölçülmesi hastalığın durumu hakkında bilgi vermektedir. Hipotiroid ve hipertroid daha yaygın olarak görülür.

Tiroid hormonunun normal değerlerden daha fazla salgılanması ve metabolizmanın normalden fazla hızlanması hipertiroidi hastalığının nedenidir. Eğer daha az salgılanırsa metabolizma hızı normale göre yavaşlar, kabızlık, deri döküntüleri, kilo artışı, sinirlilik hali görülür. Bu ise hipotiroidi hastalığı olarak tanımlanır. Tiroid hastalarına doktor kontrolünde ilaç tedavisi uygulanır. Ancak ilaç tedavisi kadar beslenmede hormon seviyelerine etki etmektedir.

Okumalısınız: İyot takviyesi faydaları ve zararları

Tiroid hastalarında beslenme nasıl olmalıdır?
Tiroid hastalarında beslenme nasıl olmalıdır?

Hipotiroid hastaları nasıl beslenmelidir?

Guatrojen besinler vücudun iyot emilimini engelleyebilir. Ve tiroid hormonunun etkisini baskılayabilir. Brokoli, brüksel lahanası, lahana, karnabahar, turp, şalgam, soya ürünleri, ıspanak, hardal, yer fıstığı, darı, şeftali, çilek ve armut guatrojen besinlerdir. Bu nedenle bu besinlerin olabildiğince az tüketilmesi özellikle ilacın alındığı saatlerde tüketilmemesi gerekmektedir.

Hipotiorid de görülen en önemli bağırsak problemi kabızlıktır. Sindirim sisteminin düzenli çalışabilmesi için probiyotik besinlerden veya takviyelerden faydalanabilirsiniz.

Okumalısınız:

En sık gözlenen sorunlardan bir tanesi de ödemdir. Bu nedenle su tüketiminizi ihmal etmeden yeterli miktarda su içmeye çalışın.

Günde ortalama 2,5 litre su içilmelidir.

T4 hormonunun T3 hormonuna dönüşümünde selenyum minerali etkilidir. Selenyumun eksikliği hipotiroid nedenidir. Bu nedenle selenyum değeriniz düşükse selenyumdan zengin besinleri tüketmeye özen gösterin. Selenyumdan zengin besinler: Karides, karaciğer, somon, ton balığı, sarımsak, yumurta, hindi, ceviz, mantar, susam, mercimek, ay çekirdeğidir.

Hipotiroid hastalığının en önemli etkilerinden biri de metabolizma hızının yavaşlaması bununla beraber kilo artışının görülmesidir. Bu noktada metabolizma hızının nasıl arttırılacağının bilinmesi önemlidir. Gün içerisinde antioksidan seviyesi yüksek yeşil çay ve/veya beyaz çay tüketilebilir. Antioksidan seviyesi yüksek bu çaylar metabolizmanın hızlanmasını sağlar.

Okumalısınız: Hamilelik döneminde vitamin ve mineral kullanımı

Tiroid hastalarında beslenme nasıl olmalıdır?
Tiroid hastalarında beslenme nasıl olmalıdır?

Özellikle B12 vitamini ve omega-3 yağ asitlerinin tiroid hormonlarının üretimin de etkili olduğu bilinmektedir. Yeterli alınıp alınmadıklarından emin olunmalıdır. B12 vitamininin yeterli alınabilmesi için karaciğer, böbrek, et, tavuk, hindi, balık, kabuklu deniz ürünleri, yoğurt, yumurta sarısı olmak üzere hayvansal kaynaklı besinlerin yeterli miktarda tüketilmesi gerekir. Omega-3 yağ asidinin yeterli miktarda alınabilmesi için haftada en az 2 porsiyon balık tüketilmelidir. Diğer omega-3 kaynakları ceviz, semizotu, keten tohumudur.

Tiroid hastalığı otoimmün bir hastalıktır bu nedenle genel beslenme önerileri dışında bağışıklık sistemini desteklemek ve bağırsak sağlığını korumak veya tedavi etmek esastır. Bu noktada fonksiyonel tıp diyetisyeninden destek almak ve ona göre tedavi uygulamak oldukça etkili olacaktır.

Okumalısınız: Doğum kiloları nasıl verilir?

Doğum sonrası sağlıklı kilo vermek isteyen anneler, dilerseniz forum sayfamızda tecrübeli annelerimizden destek alabilirsiniz! Siz de aklınıza takılanları, merak ettiklerinizi veya öğrenmek istediklerinizi bize Forum Anne Bebek Kulübü üzerinden yazabilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

 

The post Tiroid hastalarında beslenmenin önemi first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/tiroid-hastalarinda-beslenmenin-onemi/feed/ 0 14158
Çocuklarda alerji belirtileri nelerdir? https://annebebekkulubu.com/blog/cocuklarda-alerji-belirtileri-nelerdir/ https://annebebekkulubu.com/blog/cocuklarda-alerji-belirtileri-nelerdir/#respond Mon, 15 Apr 2024 07:40:36 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14150 Çocuklarda alerji nasıl anlaşılır? Çocuklarda alerji testleri nasıl yapılır? Çocuklarda alerji belirtileri nelerdir?

The post Çocuklarda alerji belirtileri nelerdir? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Çocuklarda alerji belirtileri en sık mevsim geçişleri, okul dönemi ve avm gibi kapalı ortamlarda daha fazla belirginleşir hale geldiğinden hastalıklar sık tekrarlar hale geldi. Çocuklarda alerji belirtileri ile ilgili bilinmesi gerekenleri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Kerem Yıldız, Anne Bebek Kulübü anneleri için yazdı.

Alerji durumunda kişinin vücudu herhangi bir maddeye karşı anormal duyarlılık gösterir. Alerjinin genetik yollarla aktarıldığı ve çevresel faktörlerle tetiklendiği bilinmektedir.

Çocuklarda Alerji Belirtileri Nelerdir?

Alerjik hastalıklar vücutta her sisteme ait belirtiler gösterebilir. Deride kaşıntılı kabarık döküntüler, egzama tarzı yaralar en sık görülen belirtilerdir. Burun akıntısı, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, nefes darlığı, öksürük, göğüs ağrısı, çabuk yorulma şeklinde belirtiler görülebilir. Kusma, ishal, kanlı veya mukuslu kaka, yemek yerken yutma zorluğu, takılma hissi, gıda reddi gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Birden çok sistemin katılımıyla hayatı tehdit eden anafilaksi tablosu da alerji sonucu ortaya çıkabilir.

Çocuklarda Alerji Nasıl Anlaşılır?

Çocuklarda belirtilerin alerjenle tetikleniyor olması, bu belirtilere neden olabilecek diğer hastalıkların muayene ve test bulgularının olmaması durumunda alerjik hastalıklardan şüphe edilir. Bu durumda deriye uygulanan alerji testlerinden, kandan bakılan alerji testlerinden, solunum fonksiyon testlerinden yardım alınır. Bazı durumlarda alerjinin gösterilmesi için alerji yapan maddenin düşük dozda ve reaksiyona müdahale edilebilir koşulda çocuğa verilerek izlenmesi şeklinde provokasyon testi de uygulanabilir.

Okumalısınız: Çocuklarda besin alerjileri nelerdir?

Çocuklarda alerji testleri nasıl yapılır?
Çocuklarda alerji testleri nasıl yapılır?

Çocuklarda Alerji Açısından Hangi Testler Yapılır?

Ciltten alerji testleri, kandan alerji testleri, moleküler alerji testleri olmak üzere üç farklı alerji testi yöntemi vardır. Bu yöntemler her yaşta yapılabilir. Besin alerjisi için ciltten veya kandan testler genellikle 1 aylıktan sonra yapılmaktadır. Astım, alerjik nezle için genellikle 2-3 yaşından sonra alerji testlerinin yapılması daha doğru olur. Moleküler alerji testlerinin genellikle ciltten yapılan alerji testinde çok sayıda alerjisi çıkan, alerji aşısı başlanacak olan veya nedeni bulunamayan alerjisi olan kişilere yapılması daha doğru olur. Alerji belirtileri, muayene bulguları ve alerji testleri bütünüyle değerlendirilip alerjinin olup olmadığı anlaşılmaktadır. Tek başına alerji testi ile alerji teşhisinin konulması doğru değildir.

Okumalısınız: Çocuklarda alerji (Deri Prick Testi) nasıl yapılır?

Çocuklarda alerji belirtileri nelerdir?
Çocuklarda alerji belirtileri nelerdir?

Çocuklarda Sık Görülen Alerjik Hastalıklar Nelerdir?

Astım, alerjik nezle, alerjik egzama, kurdeşen, besin alerjisi, ilaç alerjisi, anafilaksi gözlenebilmektedir. Çocukluğun ilk 3 yılında en çok gıda alerjileri görülür. Bunlar arasında inek sütüne ve yumurtaya karşı oluşan alerjiler ilk sırada gelmektedir. Ancak ilk 3 yıldan sonra çocuklarda genellikle solunum yolu ile ilgili alerjiler daha sık görülmeye başlanır. Hava yoluyla alınıp alerjiye neden olan maddeler genellikle ev tozu akarları, küf, evcil hayvan tüyleri, yabani otlar, çimen ve polenlerdir.

Okumalısınız: Bebek ve çocuklarda besin alerjisi nasıl anlaşılır? 

Çocuklarda Alerji Nasıl Tedavi Edilir?

Çocuklarda alerjik hastalıkların tedavisi daha çok alerjiye neden olan maddelerden kaçınma, belirtilerin ortaya çıkmasını azaltmaya yönelik önlemler alınması, koruyucu ilaçlar kullanılması ve belirtiler ortaya çıktığında hastanın ilaçlarla tedavi edilmesi şeklindedir. Bu hastalıkların bir kısmı çocuk büyüdükçe kendiliğinden tamamen geçer. Burada önemli nokta hastalık devam etse bile alerjik hastalıkları olan çocukların tedavilerini düzenli kullanmaları ve gereken önlemlere dikkat etmeleri durumunda sağlıklı ve aktif bir hayat geçirebilmeleridir. Alerjik hastalıklar iyi takip ve tedavi edildiğinde çocuklar mutlu ve sağlıklı bir hayat sürdürebilirler.

Anneler burada buluşuyor! Siz de aklınıza takılanları, merak ettiklerinizi veya öğrenmek istediklerinizi bize Forum Anne Bebek Kulübü üzerinden yazabilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

The post Çocuklarda alerji belirtileri nelerdir? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/cocuklarda-alerji-belirtileri-nelerdir/feed/ 0 14150
Kronik Öksürük Nedir? https://annebebekkulubu.com/blog/kronik-oksuruk/ https://annebebekkulubu.com/blog/kronik-oksuruk/#respond Tue, 02 Apr 2024 12:12:19 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14139 Kronik öksürük nedir? sigara dumanına maruz kalan çocuk öksürür mü? öksürük sebepleri nelerdir? ne zaman kronik öksürük olduğu anlaşılır?

The post Kronik Öksürük Nedir? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Okulöncesi ve sonrası dönemde çocuklarda sık görülen öksürük aileler için en önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor. Geçmeyen veya tekrarlayan öksürük süresi neden önemlidir? Kronik Öksürük nasıl anlaşılır? Çevresel faktörlerin öksürük üzerindeki etkisi nelerdir? Öksürüğe sebep olan şikayeteler nelerdir? Çocuklarda geniz akıntısı öksürüğe sebep olur mu? Kronik öksürük ile ilgili merak edilenleri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Çocuk Hematoloji Uzmanı Prf. Dr. İdil Yenicesu, Anne Bebek Kulübü okuyucuları için yazdı.

Kronik öksürük nedir?

3-4 haftadan uzun süren öksürük kronik öksürük olarak adlandırılır. Çocukluk çağında en sık görülen şikayetlerden biridir ve gerek çocuk gerekse de ailesi açısından sıkıntı vericidir.

Bazen öksürük tedavisinde zorluklar ile karşılaşabiliriz. Ortalama 10 yaşındaki sağlıklı çocukların, çoğu gündüz vakti olmak üzere, 24 saatte ortalama 10 öksürük atağı yaşadığı bilinmektedir. Bu sayı, solunum yolu enfeksiyonlarında artar.

Sağlıklı çocuklar yılda ortalama 5-8 kez, 7-9 gün süren solunum yolu enfeksiyonu geçirirler.

Öyleyse ortalama 50 gün öksüren bir çocuk ile karşı karşıyayız.

Küçük çocukların daha fazla enfeksiyona yakalanması ve dolayısıyla daha fazla süreyle öksürmesi olasıdır. Yapılan anketler okul öncesi ve erken okul çağındaki çocukların %10 kadarının bir dönem hırıltısız kronik öksürük sorunu yaşadığını göstermektedir.

Öksürük ne kadar sürer?
Öksürük ne kadar sürer?

Okumalısınız: Sigara içen bir anne emzirmeli mi?

Çevresel faktörlerin öksürük üzerindeki etkisi nelerdir?

Çevresel faktörlerden özellikle ebeveynlerin sigara içmesi önemli bir etkendir.

11 yaşından küçük ve kronik öksürüğü olan çocukların %50’sinde ebeveynlerin her ikisinin de sigara içtiği gösterilmiştir. Altta yatan başka bir hastalığı olmayan ya da bir diğer deyişle öksürük dışında yakınması olmayan çocuklarda en sık kronik öksürük sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

Okumalısınız: Gebelikte sigara içmenin anne ve bebeğe zararları nelerdir?

Öksürüğe sebep olan şikayetler nelerdir?

  • Basit tekrarlayan viral bronşit
  • Enfeksiyon sonrası öksürük
  • Boğmaca benzeri hastalık
  • Öksürük varyantı astım
  • Postnazal akıntı
  • Psikojenik öksürük
  • Alışkanlık (“tik” benzeri)
  • Gastro-özofageal reflü

Okumalısınız: Bebeklerde burun akıntısı nasıl temizlenir?

Basit tekrarlayan viral bronşit çok yaygındır ve klasik olarak viral üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla birlikte ortaya çıkan bronşite bağlı öksürük nöbetleri ile kendini gösterir. Bu solunum yolu viral enfeksiyonları kışın daha sık görülme eğilimindedir.

Enfeksiyonlar “arka arkaya” meydana gelebilir ve kronik inatçı öksürük izlenimi verebilir. Ancak bu çocuklar enfeksiyonlar arasında şikayetlerinde kısa süreli kesintiler yaşarlar. Bu durum, çocukların çevresel tütün dumanına maruz kaldığı kalabalık evlerde daha sık izlenir.

Ortam havalandırması kalabalık olsun veya olmasın çocuklu evlerde oldukça önemlidir.  hem viral enfeksiyonların yayılımını önler hem de rahat nefes almaya etkendir.

Öksürük nedenleri nelerdir?
Öksürük nedenleri nelerdir?

Okumalısınız: Grip (İnfluenza) nedir? Belirtileri nelerdir? Nasıl geçer?

Bazı viral enfeksiyonlar uzun süreli sürekli öksürüğe neden olur (‘’enfeksiyon sonrası” veya “viral sonrası” öksürük). Ve bazı viral enfeksiyonlar veya atipik bakteriler “boğmaca benzeri” öksürük sendromuna neden olabilir. “Boğmaca benzeri” hastalıklarda öksürük genellikle spazmodik ve boğulur tarzdadır. Kusmayla sonuçlanabilir. Astım, her yaşta ortaya çıkabilen kronik öksürüğün diğer bir yaygın nedenidir. Astım klasik olarak hışıltı ile ilişkilendirilse de bir semptom olarak öksürmek neredeyse hışıltı kadar sık görülür.

Bazen öksürük görünen tek semptomdur ve hastaya öksürük varyantı astım tanısı konur. Bununla birlikte, astımın diğer bileşenleri de genellikle mevcuttur ve bronkodilatörlere veya kortikosteroidlere yanıt, kronik öksürüğün bu nedeninin kolaylıkla ayırt edilebilmesini sağlar.

Çocuklarda geniz akıntısı, aşırı miktarda mukus boğazın arkasından aşağı aktığında meydana gelir. Burun içindeki bezler virüsleri ve bakterileri yakalayıp vücudu korumak için mukus üretir. Bu mukus tipik olarak burundan veya boğazın arkasından aşağı doğru akar ve çoğu zaman fark edilmeden gider. Büyük miktarlarda aşırı mukus boğazın arkasından aşağı doğru aktığında buna geniz akıntısı adı verilir.

Çocuklarda postnazal akıntının en yaygın nedenleri şunlardır:

  • Alerjiler
  • Sinüs enfeksiyonu (sinüzit)
  • Soğuk algınlığı veya grip
  • Yabancı cisim tıkanıklığı

Okumalısınız: Çocuklarda alerji (Deri Prick Testi) nasıl yapılır?

Anneler burada buluşuyor! Siz de aklınıza takılanları, merak ettiklerinizi veya öğrenmek istediklerinizi bize Forum Anne Bebek Kulübü üzerinden yazabilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

The post Kronik Öksürük Nedir? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/kronik-oksuruk/feed/ 0 14139
Tekrarlayan gebelik kayıpları nedenleri ve tedavisi https://annebebekkulubu.com/blog/tekrarlayan-gebelik-kayiplari-nedenleri-ve-tedavisi/ https://annebebekkulubu.com/blog/tekrarlayan-gebelik-kayiplari-nedenleri-ve-tedavisi/#respond Sun, 18 Feb 2024 19:29:37 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14127 Tekrarlayan gebelik kayıpları, çiftler arasında büyük bir endişe kaynağı olabilir ve bu konu üzerinde bilgi sahibi olmak, birçok aile için önemlidir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kadir Şahin‘in açıklamalarına göre, tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenleri, tedavi seçenekleri ve yönetimi üzerine sağlanan bilgiler, ailelerin bu zorlu süreci anlamalarına ve doğru adımları atmalarına yardımcı olabilir. Op. […]

The post Tekrarlayan gebelik kayıpları nedenleri ve tedavisi first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Tekrarlayan gebelik kayıpları, çiftler arasında büyük bir endişe kaynağı olabilir ve bu konu üzerinde bilgi sahibi olmak, birçok aile için önemlidir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kadir Şahin‘in açıklamalarına göre, tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenleri, tedavi seçenekleri ve yönetimi üzerine sağlanan bilgiler, ailelerin bu zorlu süreci anlamalarına ve doğru adımları atmalarına yardımcı olabilir.

Op. Dr. Kadir Şahin’e göre, gebelik kayıplarının çoğu kromozomal anormalliklerden kaynaklanıyor ve genellikle rastgele olaylardır. Ancak, anne ve baba adayında bulunan genetik anormallikler, rahim içi şekil bozukluğu, otoimmün hastalıklar gibi faktörler de tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabilir. Özellikle antifosfolipid sendromu (APS) gibi otoimmün hastalıklar, tekrarlayan gebelik kayıplarıyla sıkça ilişkilendirilir.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kadir Şahin
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kadir Şahin

Tekrarlayan gebelik kayıpları ne demek?

Tekrarlayan gebelik kayıpları, tanımının yapılması dahi farklı fikirler içeren bir konudur. Ancak Amerikan Üreme Tıbbı Derneği (ASRM) yakın zamanda tekrarlayan gebelik kaybını iki veya daha fazla gebelik kaybı olarak yeniden tanımlamıştır. Bunun yanında; Avrupa İnsan
Üreme ve Embriyoloji Derneği (ESHRE), ultrasonografik (USG) incelemede saptanamayan
biyokimyasal ve/veya ektopik gebelik kayıplarının da bu tanımlamaya eklenmesini önermiştir.

Gebelik kaybı, klinik olarak tanınan bir gebeliğin 20 haftadan önce istemsiz olarak sona
ermesi olarak tanımlanır. Klinik olarak tanınan hamilelik, hamileliğin ultrasonda
görüntülendiği veya düşük olması sonrasında patolojik olarak hamilelik materyali tespit
edilmesi ile konulan tanıdır.

Okuma önerisi: Dış gebelik, ektopik gebelik nedir?

Dış gebelik nedir?
Dış gebelik nedir?

Tekrarlayan gebelik kayıplarına ne sebep olur?

Gebelik kayıplarının çoğu kromozomal anormalliklerden kaynaklanır ve rastgele
olaylardır. Yaşanan bu kayıpların %50’sinde olayın farkına dahi varılmaz, gecikmiş adet
dönemi olarak düşünülür. Klinik olarak tanınan gebeliklerin yaklaşık %12-15’i düşükle
sonuçlanır. Bu oran genel kabul gören sağlıklı orandır. Birçok hasta ilk düşüğü sonrasında
bunun sadece kendisinin başına geldiğini ve bir sonraki gebeliğinde tekrarlayacağını düşünür.

Aslında, bu durum oransal olarak normaldir. Araştırılması sebeplerin detaylandırılması ikici
düşük yaşandıktan sonra yapılması gerekendir.  Bu başlıklar araştırılmaya başlanıldığında ilk bakılması gereken; Uterus ve uterin kavite anomalisi olup olmadığıdır. Dişi genital sistem anomalileri genel popülasyonda %4,3 , tekrarlayan gebelik kaybı öyküsü olan kadınlarda ise %12,6 oranında saptanmaktadır. TGK olan olgularda en sık saptanan uterin anomali septat uterustur (Rahim içi perde). Bu gebeliklerin %65’i genellikle ikinci trimesterde gebelik kaybı ile sonlanır. Bu durum tespit edilen hastalarda ilk seçenek tedavi operatif histerekopidir. Rahim içerisinde ki bozukluk kameralı sistemlerle girilerek düzeltilir.

Kaybın yaşanmasında ihmali artıran olaylar ise İlerleyen anne yaşı, anne veya
babaya ait genetik anormallikler, rahim içi şekil bozukluğu, annede kronik bazı hastalıklar, tiroid bozuklukları gibi ve genel olarak çevresel etmenler stres, mesleki faktörlerde etkili
olmaktadır. Gebelik kayıpları ile en sık ilişkilendirilen otoimmün hastalık ise; sistemik lupus
eritematozus ile birlikteliği sık olan antifosfolipid sendromudur (APS). Bu sendromda, ilk
trimesterde abortus riskinde artış olmamakla birlikte, ikinci trimesterde risk yaklaşık %20
artar. APS’de tespit edilen otoantikorlar (anti-kardiyolipin, lupus antikoagülanı, anti ß2
glikoprotein-1), gebelik kaybı ile ilişkisi kesinleşmiş tek otoantikor grubudur ve TGK öyküsü
olan tüm kadınlarda bakılması önerilmektedir. Son yapılan çalışmalar göstermiştir ki bu
antikorlar dışında bakılan pıhtılaşma faktörleri TGK ile ilişkilendirilmemiştir.

Bölgesel yağlanma, kilo alımı, over fonksiyonlarını bozarak inflamatuvar bir süreç
meydana getirir. Hormonal dengenin bozulması ile başlayan bu süreçte; Polikistik over
sendromu’nda görülen hiperinsülinemi ve androjen hormonların yüksekliğine sekonder
plazminojen aktivatör inhibitörü (PAI) düzeyinde görülen artış, abortus riskini artırır.

Hiperprolaktinemi; yani süt hormonunun yüksekliği, hipolatamus-hipofiz-over yolağını
bozarak folikül ve oosit matürasyonunu etkiler ve kısa luteal faza neden olur. Yumurtayı
oluşturacak foliküller yeterli olgunluğa erişemeden kayıp olur. Tekrarlayan gebelik
kayıplarında prolaktin seviyeleri medikal tedavilerle normal düzeylere geldiğinde sonraki
gebelikler sorunsuz tamamlanmaktadır.

Günümüzde birçok kişide ve gebelik planı olan adaylarda D vitamini bakılmakta,
normal seviyenin altında görülenlerde tedavi verilmekte ancak, bu durum TGK’nın olası nedenlerinden biri olarak öne sürülse de, tedavi ile normal düzeye geldiğinde canlı doğum ya da gebeliğin devamı üzerinde olumlu bir etkisi saptanmamıştır.
Tüm bu incelemelere rağmen TGK olguların yaklaşık %50’sinde etiyoloji belirlenememektedir.

Okuma önerisi: Gebelikte anormal durumlar nelerdir?

Tedavi seçenekleri ve yönetimi

Tekrarlayan gebelik kayıplarının tedavisi, altında yatan nedenlere odaklanmalıdır. Belirlenen nedenlere yönelik olarak yapılan tedaviler, olumsuz sonuçları azaltabilir. Bu süreçte, çiftlere hem anne hem de baba adayına destek verilmesi ve ailelerin konu hakkında bilgilendirilmesi önemlidir. Bu kaygılı dönemde, duygusal destek sağlanarak tedavi başarısı artırılabilir.

Tiroid rahatsızlıkları, diyabet, obezite gibi genel sağlık sorunları olan kadınlar, iç hastalıkları uzmanlarına danışarak uygun tedavi almalıdır. Özellikle, TPO antikorları yüksek olan hastalar, tekrarlayan gebelik kayıpları açısından yüksek risk altındadır ve bu durumun tedavisi için uygun şekilde yönlendirilmelidir.

Genetik testler yapılarak anne ve baba adaylarının kromozomal anormallikler açısından incelenmesi gerekebilir. Bu testler sonucunda belirlenen riskler doğrultusunda çiftler, genetik danışmanlık almalı ve ileri tedavi seçeneklerini değerlendirmelidir.

Bazı tekrarlayan gebelik kayıplarında antifosfolipid sendromu (APS) görülebilir. Bu durumda, aspirin ve heparin gibi ilaçlarla tedavi uygulanabilir ve gebelik sonuçları olumlu yönde etkilenebilir. Ancak, trombofili durumlarının APS ile karıştırılması önemli bir husustur. Trombofilisi olan kadınlarda da uygun tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Yeni tedavi seçenekleri arasında TNF inhibitörleri ve G-CSF gibi ilaçlar bulunmaktadır. Ancak, bu ilaçların tekrarlayan gebelik kayıplarında etkili olup olmadığı konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır.

Tekrarlayan gebelik kayıpları olan hastaların değerlendirilmesi için kapsamlı bir öykü alınmalı ve önceki gebelik kayıplarının detayları incelenmelidir. Bu süreçte, tıbbi geçmiş, cerrahi müdahaleler ve aile öyküsü detaylı bir şekilde belgelenmelidir. Fizik muayene, genel muayene ve pelvik muayene gibi adımlar da önemlidir.

Özetlemek gerekirse, tekrarlayan gebelik kayıplarıyla mücadelede doğru bir yaklaşım, altta yatan nedenlere odaklanarak belirlenen tedavi seçeneklerini değerlendirmektir. TGK Tipik olarak ardışık gebeliklerde benzer gebelik çağında meydana geldiğinden önceki gebelik kaybının gebelik yaşını bilmek kritik öneme sahiptir. Dilatasyon ve küretaj, TGK’na zemin hazırlayabilen Asherman sendromu ve servikal yetmezlik riskini artırabileceğinden, önceki gebelik kaybının tedavi yönteminin bilinmesi de önemlidir. Ayrıca Tıbbi (Tiroid sorunları, diyabet), cerrahi ve menstruasyon geçmişinin tamamının belgelenmesi de önemlidir. Ailede ve kişisel venöz ve arteriyel tromboz öyküsü, sigara içme, alkol, uyuşturucu kullanma ve çevresel toksinlere maruz kalma öyküsü belgelenmelidir. Fizik muayene ayrıntılı bir genel muayene ve pelvik muayeneyi içermelidir.

Okuma önerisi: Mol gebelik nedir, belirtileri nelerdir?

Tekrarlayan gebelik kayıpları nedenleri nelerdir ve nasıl önlenir? Dış gebelik nedir? Dış gebelik belirtileri nelerdir? Dilerseniz forum sayfamızda tecrübeli annelerimizden destek alabilirsiniz! Siz de aklınıza takılanları, merak ettiklerinizi veya öğrenmek istediklerinizi bize Forum Anne Bebek Kulübü üzerinden yazabilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

The post Tekrarlayan gebelik kayıpları nedenleri ve tedavisi first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/tekrarlayan-gebelik-kayiplari-nedenleri-ve-tedavisi/feed/ 0 14127
Kolanın zararları nelerdir? https://annebebekkulubu.com/blog/kolanin-zararlari-nelerdir/ https://annebebekkulubu.com/blog/kolanin-zararlari-nelerdir/#respond Sun, 18 Feb 2024 18:23:39 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14117 Kola, çoğu kişinin sevdiği ancak sağlık açısından birçok risk taşıyan bir içecek olarak bilinir. Kolanın yüksek şeker ve zararlı içerikleri, obezite, diş çürükleri, diyabet riski ve uyku sorunları gibi sağlık problemlerine yol açabilir. Anne Bebek Kulübü uzman kurulundan Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan Adıtatar, ailelerin ve özellikle çocukların sağlığını korumak için kolanın zararlarına ve sağlıklı içecek […]

The post Kolanın zararları nelerdir? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Kola, çoğu kişinin sevdiği ancak sağlık açısından birçok risk taşıyan bir içecek olarak bilinir. Kolanın yüksek şeker ve zararlı içerikleri, obezite, diş çürükleri, diyabet riski ve uyku sorunları gibi sağlık problemlerine yol açabilir. Anne Bebek Kulübü uzman kurulundan Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan Adıtatar, ailelerin ve özellikle çocukların sağlığını korumak için kolanın zararlarına ve sağlıklı içecek alternatiflerine dikkat çekiyor. Peki neden kola içmemiz gerekiyor, kolanın zararları nelerdir? İşte kolanın bilinmeyen zararları!

1 bardak kolada kaç küp şeker var?
1 bardak kolada kaç küp şeker var?

1 bardak kolada kaç küp şeker var?

Kola ayrıca yüksek şeker içerir. 250 ml yani 1 bardak kola yaklaşık 28 gram şeker içermektedir. Bu da yaklaşık 14 tane küp şeker demek. Bir anda 14 küp şekeri yiyelim yada suyla karıştırıp içelim desek eminim çoğu kişi içemez ancak kolanın içinde farketmeden bu 14 küp şeker içilmiş oluyor. Bu durum ise diyabet ve beraberinde diğer kronik hastalıkların riskini arttırmış oluyor. 

Kolanın zararları nelerdir? 

Kola, asitli içecekler arasında çoğu kişi tarafından şüphesiz en sevilen içecek. Özellikle de yemeklerin yada atıştırmalıkların yanında da tercih edilmesi tüketimini arttıran en büyük etken. Ancak bu kadar yaygın tüketilmesi tabii ki bizleri mutlu etmiyor. Çünkü içeriğinde fruktoz-glukoz şurubu, şeker, aroma, kafein, renklendirici gibi sağlığa zararlı maddeler var. Kolanın fazla tüketilmesi içeriği nedeniyle obezite, diş çürükleri, diyabet riski ve uyku sorunları gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, fosforik asit içeriğiyle de kemik sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olabilir.

Diş çürümesine neden olabilir

Hem asidik yapısı hem de yüksek şeker içeriğiyle ağızdaki bakterilerin çoğalmasına elverişli ortam hazırlayan kola dişlerde çürümeye neden olabilecek bir içecektir.

Okuma önerisi: Sağlıklı dişler için ne yemeli, ne yememeli? 

Obezite riskini arttırır

Besin değeri olmamasına rağmen 1 bardak kola yaklaşık 115 kaloridir. Kalori dengesi yaparak içerim diyen kişiler içinse ne yazık ki kötü bir haberim var. Besin değeri olmadığı için biz bu enerjiyi boş enerji kaynağı olarak nitelendiriyoruz. Yani başka bir besinden aldığınız 115 kalori ile bu kaloriyi denkleştirmeniz oldukça yanlış. Bu nedenle tüketimi obezite riskini arttırmaktadır. 

Uyku sorunlarına neden olabilir

Kahve kadar yoğun kafein içeriği olmamasına rağmen hassasiyeti olan kişilerde uyku sorunlarına neden olabilir. Özellikle de akşam saatlerinde içilen kola uykusuzluk problemi beraberinde çarpıntı problemleri bile yaşatabilir. 

Dehidratasyona neden olabilir

Her mevsim tercih edilse de yazın tüketimi artan kola bazen kişilerin su tüketimlerinin dahi önüne geçebiliyor. Bu da susuzluk hissinin giderilmesine sebep oluyor ancak su ihtiyacı tabii ki karşılanmış olmuyor. Çünkü susuzluk hissetmemeniz su ihtiyacınızın olmadığını göstermiyor. Hatta  kola, kafein içeriği nedeniyle idrar söktürücü etki yapabilir ve bu da yine su ihtiyacınızın artmasına sebep olabilir.  Bu durumsa dehidratasyon denilen sıvı kaybına neden olabilir.

Okuma önerisi: Hamilelikte yenmemesi gerekenler

şekersiz kolanın zararları
şekersiz kolanın zararları

Şekersiz kolanın zararları

Kalorisi 0 içiyorum diyenler..  Bazı kişiler kalorileri 0 olduğu için tatlandırıcılı kolaları tercih ediyor. Ve bunun zararlı olmadığını düşünüyor ancak hem diğer içerikler hala kolanın içerisinde bulunuyor hem de uzun dönemde fazla tatlandırıcı kullanımı insülin direnci başta olmak üzere bir çok kronik hastalığa kapı aralıyor.

Kimler asla içmemeli?

Çocuklar arasında tüketimi ne yazık ki çok yaygın olsa da çocukların asla içmemesi gereken içecekler arasında. Özellikle çocuklara ebeveynlerin örnek olması çok önemli. Yine hamileler ve emziren annelerin de koladan uzak durmasında fayda var.

Okuma önerisi: Çocuklar için sağlıklı içecekler nelerdir? 

Çocuklar için hangi içecekler sağlıklıdır? 

Kola yerine farklı alternatifler bulmak tüketimini azaltmada etkili olacaktır. Evde hazırlanan meyve marmelatlarıyla yapılan içecekler, taze sıkılmış meyve suları, ayran, kefir, evde yapılan meyveli kefirler, soğuk çaylar ve kahveler tercih edilebilir.

Anneler tecrübelerini paylaşıyor! Kolanın zararları nelerdir, çocuklar için sağlıklı içecekler nasıl hazırlanır? Diyet kolanın zararları var mı? Şekersiz kola zararlı mı? Hamilelikte kolanın zararları nelerdir? Kola anne karnındaki bebek için zararlı mı? Gebelikte kolanın zararları nelerdir? Sağlıklı içecek tarifleri ve annelerin tavsiyeleri için FORUM sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

ANNE BEBEK KULÜBÜ FORUM: Tıklayın, sohbete katılın! 

 Kolanın zararları ile ilgili bilimsel kaynaklar:

Hamile kadınlar neden yapay tatlandırıcılı içeceklerden uzak durmalı? https://www.health.harvard.edu/blog/pregnant-women-avoid-artificially-sweetened-beverages-201605179714 

 

The post Kolanın zararları nelerdir? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/kolanin-zararlari-nelerdir/feed/ 0 14117
40 yaşından sonra anne olmak https://annebebekkulubu.com/blog/40-yasindan-sonra-anne-olmak/ https://annebebekkulubu.com/blog/40-yasindan-sonra-anne-olmak/#respond Mon, 22 Jan 2024 11:59:53 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14097 Gebelik, her kadının hayatında özel bir dönemdir ve anne adayları için bu süreç bazen zorluklarla dolu olabilir. Türkiye’de giderek artan bir trend haline gelen 40 yaş üstü gebelikler hakkında merak edilenleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Esra Bulgan Kılıçdağ‘a sorduk. Prof. Dr. Kılıçdağ , 40 yaş üzerindeki anne adaylarına sağlıklı bir gebelik için […]

The post 40 yaşından sonra anne olmak first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Gebelik, her kadının hayatında özel bir dönemdir ve anne adayları için bu süreç bazen zorluklarla dolu olabilir. Türkiye’de giderek artan bir trend haline gelen 40 yaş üstü gebelikler hakkında merak edilenleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Esra Bulgan Kılıçdağ‘a sorduk. Prof. Dr. Kılıçdağ , 40 yaş üzerindeki anne adaylarına sağlıklı bir gebelik için önemli bilgiler verdi. İşte 40 yaşından sonra anne olmak hakkında merak edilenler, hamile kalmayı planlayan kadınların karşılaşabileceği riskler ve bu dönemde alınması gereken önlemler!..

İyi bir anne olmak
İyi bir anne olmak

40 yaş üstünde anne olmak

40 yaşında adet döngüsü başına hamile kalma şansı yaklaşık %5 iken; 40 yaşındaki bir gebeni düşük riski yaklaşık %40’tır. İstatistiksel olarak 35 yaşından itibaren risk faktörleri daha yüksek olmakla birlikte çoğu hamilelik sağlıklı olacağından bunun sizi endişelendirmesine izin vermeyin.

40 yaş üstü gebelik planlanıyor ve 3 ay korunmasız ilşkiye rağmen gebelik elde edilmediyse vakit kaybetmeden gerekli araştırma ve yönlendirme için bu konuda uzman kadın doğum hekimleri ile iletişime geçmek gereksiz zaman kaybının önüne geçecektir.

Okuma önerisi: Tüp bebek tedavisi hakkında sık sorulan sorular

40 yaş üstü kadınlarda hangi komplikasyonlar daha sık görülür?

Yaşlı annelerin hamilelik ve doğum sırasında komplikasyon sorunları yaşama olasılığı daha yüksek görünüyor. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, plasenta sorunları ve doğum komplikasyonları gibi sorunlarla karşılaşma olasılığınız daha yüksektir. Ancak çok fazla endişelenmemeye çalışın. Bazı komplikasyonlar yaşlı annelerde daha sık görülse de, bu onların mutlaka sizin de başınıza geleceği anlamına gelmez.

Gebelik Şekeri (Gestasyonel diyabet)

40’lı yaşlarındaki kadınların gebelik diyabetine yakalanma olasılığı, 20’li veya 30’lu yaşlarındaki kadınlara göre daha fazladır. Tüm hamile kadınlara hamilelik sırasında gebelik diyabeti testi önerilmektedir.

Yüksek doğum ağırlığı olan bebeğe sahip olmak

40 yaşın üzerindeki hamile kadınların yüksek doğum ağırlığı (4,5 kg ‘ın üzerinde) bir bebeğe sahip olma olasılığı daha yüksektir. Bu durum sıklıkla  gebelik diyabetiyle de bağlantılıdır..

Sezaryen ile doğum olasılığının artması 

40 yaş üstü kadınlar sezaryen doğum yapma olasılığı en yüksek yaş grubudur. Sezaryene ihtiyaç duymanız neredeyse iki kat daha olasıdır. Bunun nedeni, özellikle ilk kez anne olanlarda, yaşlandıkça rahim kaslarının daha az etkili olması olabilir. Bebeğinizin iri olması gibi ek komplikasyonlarınız varsa sağlık ekibiniz sizinle planlı sezaryen hakkında görüşebilir.

Ölü doğum riskinde artış 

Doğum tarihinizi geçerseniz, 40’lı yaşlarındaki kadınların ölü doğum yapma olasılığı 35 yaşın altındaki kadınlara göre iki kat daha fazladır. Bebeğinizin hareketlerini izlemek gerçekten önemlidir. Bebeğinizin hareketlerinin yavaşladığını, durduğunu veya değiştiğini düşünüyorsanız derhal ebeniz veya doğum biriminizle iletişime geçin. 40 haftadan sonra ölü doğum riski arttığından, 40 yaşın üzerindeki tüm hamile kadınlara doğum tarihleri ​​civarında indüksiyon teklif edilir.

Kromozom anormallikleri

40 yaş üstü bir anne olmak, Down sendromu ve Patau sendromu gibi kromozomal anormalliği olan bir bebeğe sahip olma şansınızın daha yüksek olduğu anlamına gelir. Ancak tüm hamile kadınlara kromozomal anormallikler için tarama testleri önerilmektedir.

40 yaş üzerinde sağlıklı bir hamilelik için neler  yapılabilir?

  • Sigara içmemek
  • Sağlıklı ve dengeli beslenmek
  • Aşırı kilolu veya obezite varsa hamilelikten önce kilo vermek
  • Hamilelikte aşırı kilolu veya obezite varsa kilo alımını yönetmek
  • Hamilelik sırasında kızamıkçık dahil belirli enfeksiyonlardan kaçınmaya çalışmak
  • Hamilelikte alkol kullanmamak 
  • Aktif kalmak
  • Hamilelik öncesinde ve hamilelik sırasında kafein alımınızı sınırlandırmak.
hamilelik
hamilelik

Okuma önerisi: İyi anne olmak ve süper anne sendromu

Yaşlı bir anne olmanın avantajları var mı?

Gençliğinize göre daha sağlıklı beslenmeniz ve daha fazla egzersiz yapmanız mümkündür. Yaşlı kadınların sigara içme olasılığı da daha düşüktür.

Daha fazla yaşam deneyimine sahip olmanın getirdiği güven, hamileliğin ve çocuk sahibi olmanın keyfini çıkarmanızı kolaylaştırabilir. Ayrıca duygusal ve mali açıdan istikrarlı ve çocuklara hazır olmanız da daha olasıdır. Yaşınız hakkında çok fazla endişelenmemeye çalışın. Sadece sağlıklı bir hamilelik geçirmeye ve bebeğinizle bağ kurmaya odaklanın. Herhangi bir endişeniz veya endişeniz varsa, doktorunuzla veya ebenizle konuşmanız faydalı olabilir.

Anneler tecrübelerini paylaşıyor! 40 yaşında anne olmak isteyenler ancak 3 ay boyunca korunmasız ilişkiyle hamile kalamayan anne adayları tüp bebek yöntemine başvurabilir. Tüp bebek tedavisi nasıl gerçekleşir? Tüp bebek aşamaları nelerdir? Tüp bebek aşamaları kaç gün sürer? Tüp bebek caiz mi? Tüp bebek 2024 fiyatları ne kadar? Ankara’da en iyi tüp bebek merkezi hangisi? İstanbul tüp bebek merkezi yorumları ve tavsiyeleri için FORUM sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

40 yaşından sonra anne olmak isteyenler, tüp bebek merkezleri hakkında merak ettiklerinizi öğrenmek için Anne Bebek Kulübü Forum‘u ziyaret edebilirsiniz.

ANNE BEBEK KULÜBÜ FORUM: Tıklayın, sohbete katılın! 

The post 40 yaşından sonra anne olmak first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/40-yasindan-sonra-anne-olmak/feed/ 0 14097
Ek gıdaya başlangıç nasıl olmalı? https://annebebekkulubu.com/blog/ek-gidaya-baslangic-nasil-olmali/ https://annebebekkulubu.com/blog/ek-gidaya-baslangic-nasil-olmali/#respond Mon, 22 Jan 2024 08:22:07 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14091 Emzirme dönemi, hem anne hem de bebek sağlığı için büyük önem taşır. Anne sütü, bebeğin sağlığı için şüphesiz mucizevi bir besindir ve dünya sağlık örgütü tarafından ilk 6 ay boyunca, hatta 2 yıla kadar önerilmektedir. Ancak 6 ay sonrasında, anne sütünün ek gıdalarla desteklenmesi gerekmektedir. Peki ek gıdaya başlangıç nasıl olmalı? Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan […]

The post Ek gıdaya başlangıç nasıl olmalı? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Emzirme dönemi, hem anne hem de bebek sağlığı için büyük önem taşır. Anne sütü, bebeğin sağlığı için şüphesiz mucizevi bir besindir ve dünya sağlık örgütü tarafından ilk 6 ay boyunca, hatta 2 yıla kadar önerilmektedir. Ancak 6 ay sonrasında, anne sütünün ek gıdalarla desteklenmesi gerekmektedir. Peki ek gıdaya başlangıç nasıl olmalı? Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan Adıtatar, ek gıdaya başlangıç sürecinde annelerin merak ettiği soruları yanıtladı!..

Ek gıdaya ne zaman başlayalım?

Emzirme dönemi hem anne hem de bebeğin sağlığı için çok faydalıdır. Ve anne sütü bebeğin sağlığı için şüphesiz çok önemli mucizevi bir besindir. İlk 6 ay anne sütünün alınması hatta 2 yıla kadar bebeğin emmesi dünya sağlık örgütü tarafından da önerilmektedir. Tabii 6 ay sonrasında anne sütünün ek gıdalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Bizim doktorumuz 5 ay itibari ile besinlerle tanışabileceğimizi söylemişti ancak ben 6 ay itibari ile başlamak istediğimi söyledim. Ve kendisi de açıklama olarak anne sütü alırken ek gıdaya başlanması alerji riskini azaltır bu nedenle ne olur ne olmaz biraz erken başlatabiliyoruz dedi ve ortak karar olarak 5.5 ayda ek gıdaya başlamış olduk. Yaz şu an 8 aylık ve hala anne sütünü almaya da devam ediyor. Bu noktada her bebeğin beslenmeye başlama yolculuğu farklı olabilir. Bu nedenle mutlaka kendi uzmanınızın desteğinizi alarak ilerlemeye çalışın.

Ek gıdaya geçerken nelere dikkat edilmelidir?
Ek gıdaya geçerken nelere dikkat edilmelidir?

Ek gıdaya başlangıç nasıl olmalı?

Öncelikli olarak blw yöntemini mi uygulayacaksınız geleneksel yöntemlerle mi ilerleyeceksiniz buna karar vermelisiniz. Blw yöntemini kısaca açıklayacak olursak bebeğinizin istekleri doğrultusunda beslenme diyebiliriz. Daha ayrıntılı olarak önümüzdeki haftanın yazısında bundan bahsedebiliriz. Ancak şimdilik bilmelisiniz ki bebeğiniz dik oturmadan blw yapmamalısınız. Geleneksel yöntem ile bir beslenme uygulayacaksanız da sizin bebeğinizi beslemeniz ile ilerleyeceğinizi söyleyebilirim. Ben 5.5 aylıkken başladığımız için blw ile başlayamadım ancak devamında kızım ne zaman kendi yemek istese kaşığı kendisine uzattım. Doygunluğunu hissettiği zaman yedirmeyi kestim. Eğer ki yemek istemediyse mola vererek bazen yemeği sonlandırarak sonrasında teklif ederek ilerledim. Yani geleneksel başlayıp blw ve geleneksel yöntemlerle devam ettim diyebilirim. Bu noktada bebeğinizi izlemek çok önemli olacaktır.

Okuma önerisi: Ek gıdaya geçiş rehberi – Bebeklerde ek gıdaya geçiş ne zaman olmalı? 

Anne sütü mü ? Formül Mama mı ? Ek gıda mı? 

Tabii ki önceliğimiz anne sütü ancak eğer ki anne sütünde sorun varsa formül mama ve ek gıda şeklinde ilerleyebiliyoruz. Yaklaşık 9 ay itibari ile ek gıdaların artık daha fazla ön plana çıkmasını bekliyoruz. Tabii doktor kontrolleri ve büyüme eğrileri bize yol gösterici oluyor.

Okuma önerisi: Bebekler için ek gıda alışverişi nasıl yapılır? 

Gıda denemeleri nasıl olmalıdır?

Tek besin ile başlamanızı ve 3 gün o besini vermenizi öneririm. Bebeğiniz hem besinleri daha iyi tanıyacak hem de her hangi bir alerji durumu yaşarsa bunu fark edebileceksiniz. Her yeni yiyecekten sonra ishal, döküntü, kusma gibi tepkiler var mı yok mu izleyin. Böyle bir sorun yaşıyorsanız o besine ara verin. Önceden denediğiniz ve güvenilir olan besinlerle ilk tanışmadan sonra kombinleyerek ilerleyebilirsiniz.

Okuma önerisi: Bebekler için sabah kahvaltısı

Bebek yemek beslenme
Bebek yemek beslenme

Bebeğimin doyduğunu nasıl anlarım?

Bebeğinizle inatlaşmamanız sağlıklı bir süreç için çok önemlidir. Sadece ek gıda dönemi için değil hayatı boyunca besinlere bakışını etkileyebileceğinizi unutmayın.  

Bebeğiniz doyduysa:

  • Sandalyesinde kendini geriye yaslar
  • Başını çevirir
  • Kaşıkla oynar
  • Ağzını açmaz

Eğer ki bu tepkileri veriyorsa konuşmayı ve ortamın enerjisini değiştirmeyi deneyin. Onunla yemek yiyerek ona örnek olun. İşin içinden çıkamıyorsanız da inatlaşmak yerine yemeğe son verin ancak alternatif olarak anne sütü veya formül mama vermeyin. Bir süre sonra tekrar deneyin. Böylece yemek yemediği zaman başka bir seçeceğin varlığını düşünmesini engelleyin. 

Yeni anneler tecrübelerini paylaşıyor! Bebeklerde ek gıdaya geçiş nasıl olmalı? Ek gıdaya başlangıç listesinde hangi yiyecekler olmalı? Ek gıdaya başlangıç menüsünde hangi besinler yer almalı? Ekgıda reddine çözüm nasıl olmalı? Bebeğinizin seveceği en güzel ek gıda tarifleri ve daha fazlasını öğrenmek için Anne Bebek Kulübü Forum‘u ziyaret edebilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

Ek gıdaya geçiş ile ilgili faydalanabileceğiniz bilimsel kaynaklar:

Bebeklerde BLW beslenme yöntemi, yararları ve riskleri 

The post Ek gıdaya başlangıç nasıl olmalı? first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/ek-gidaya-baslangic-nasil-olmali/feed/ 0 14091
Yenidoğan tarama testleri hakkında her şey https://annebebekkulubu.com/blog/yenidogan-tarama-testleri-hakkinda-her-sey/ https://annebebekkulubu.com/blog/yenidogan-tarama-testleri-hakkinda-her-sey/#respond Tue, 16 Jan 2024 12:58:37 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14071 Yenidoğan dönemi, ebeveynlerin heyecanını ve sevgi dolu bekleyişini içinde barındıran özel bir süreçtir. Yeni bir yaşamın başlangıcı olan bu dönemde, bebeğin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi her anne ve baba için en önemli öncelikler arasında yer alır. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Anıl Doğan, bu kritik dönemde bebeğin sağlığını güvence altına almak için yapılan yenidoğan […]

The post Yenidoğan tarama testleri hakkında her şey first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Yenidoğan dönemi, ebeveynlerin heyecanını ve sevgi dolu bekleyişini içinde barındıran özel bir süreçtir. Yeni bir yaşamın başlangıcı olan bu dönemde, bebeğin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi her anne ve baba için en önemli öncelikler arasında yer alır. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Anıl Doğan, bu kritik dönemde bebeğin sağlığını güvence altına almak için yapılan yenidoğan tarama testleri hakkında detaylı bilgiler verdi. İşte yenidoğan tarama testleri hakkında bilmeniz gereken her şey!

Türkiye’de yenidoğan tarama testleri

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Anıl Doğan
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Anıl Doğan

Anne karnında 9 ay boyunca süren heyecanlı bekleyiş serüveni sonunda, minik bebeğimizi kucağımıza alıp onunla bir ömür sağlıkla ve huzurla yaşamayı hayal ediyoruz. Bunu da hem biz hem de miniğimiz fazlasıyla hak ettik. Biz çocuk sağlığı ve hastalıkları uzman doktorları da, bebeklerimizin sağlıklı olduklarına emin olmak ve sağlıkla büyümeleri konusunda onlara destek olmak için doğdukları andan itibaren onlara bazı testler yapmak istiyoruz. Böylece eğer müdahale edip düzeltebileceğimiz bir durumu gecikmeden çözümlemiş oluyoruz. Çünkü çocuklarımız çok değerli.

Bu nedenle dünyada ve ülkemizde, önerilen yenidoğan tarama programları tüm bebeklere uygulanıyor. Yenidoğan tarama programı kapsamında yenidoğanların belirlenen hastalıklar için taranması, oluşacak zeka geriliği, beyin hasarları ve dönüşümsüz zararların engellenmesini sağlıyor. Ayrıca tanı konan bebeklerde bu hastalıklar sebebiyle oluşacak olumsuz etkilerin önlenmesi amacıyla uygun tedaviyi başlamamızı ve böylece belli bir zeka seviyesine ulaşmalarını sağlıyor.

Akraba evliliklerinin azaltılması konusunda toplum bilincinin artırılmasına ve topluma getirdiği ekonomik yükün önlenmesine de katkıda bulunuyor.

Yenidoğan tarama testlerinin önemi, hayatın ilk döneminde çok belirgin bulgu vermeyen ancak ileride bebek için ciddi sorunlar oluşturabilecek doğumsal hastalıkların tespiti konusunda önemlidir

Ülkemizde Neonatal Tarama Programı (NTP) 1987 yılında “Fenilketonüri” denilen genetik bir hastalık ile başlayıp 1993 yılından itibaren de tüm Türkiye’de yaygın hale gelmiştir. 2006 yılında bunu “Konjenital Hipotiroidi”, 2008’de “Biyotinidaz Eksikliği”, 2015’te “Kistik Fibrozis”, 2018’de “Konjenital Adrenal Hiperplazi(KAH)” ve 2022 yılında da “Spinal Müsküler Atrofi(SMA)” eklenmiştir.

Yenidoğan bebek
Yenidoğan bebek

Tarama testleri ne demektir?

Tarama testleri, hastalıkların belirti vermedikleri dönemde tanı konmasını sağlar. Toplumda sık görülen ve basit testler ile saptanabilen bu hastalıklarda, erken tanı ve tedavi sayesinde çok olumlu sonuçlar alınabilir. Tarama testleri hastalığın dışlanmasında(olmadığının gösterilmesinde) kullanılır, olası bir sorun hakkında uyarır. Kesin tanı koydurucu testler değildir. Bu testlerde olumsuz sonuçla karşılaşılırsa şüphelenilen hastalıkla ilgili kesin tanı testlerinin yapılması gerekir.

Amacımız erken tanı ve tedaviyi sağlamaktır. Bu nedenle tarama testlerini yenidoğan döneminde yapmaktayız.

Doğum öncesi testler ile yenidoğan tarama testleri aynı mıdır?

Doğum öncesinde yapılan üçlü test veya amniyosentez ile saptanabilen hastalıklar, yenidoğanda taranan hastalıklardan farklıdır. Bu nedenle gebelikte testler yapılmışsa dahi yenidoğan topuk tarama testleri verilmelidir.

Yenidoğan tarama testleri 2024
Yenidoğan tarama testleri 2024

Yenidoğan Tarama Testi Nasıl Yapılır?

Yenidoğanın metabolik taramaları için gerekli kan örneği genellikle topuktan alındığından, testler sıklıkla ‘Topuk Testi’ olarak bilinir. Özel filtre kağıda 9 – 10 damla alınan kan merkez laboratuvara gönderilir. Tarama sonuçları yaklaşık bir hafta sonra alınır.
Bu testi iki defa göndermemizin nedeni “double check” yani “ikili doğrulama” ile bebeğin tamamen sağlıklı olduğunu kanıtlamak içindir. Tek test hastalığın dışlanmasına yeterli olmaz.

Topuk testi ne demektir?

Yenidoğan bebeklerin topuğundan alınan az miktardaki kanla yapılan tarama testleri, daha ilgili hastalık belirtilerinin ortaya çıkmadığı bir dönemde bazı önemli ve tedavi edilebilir metabolik ve hormonal hastalıklara tanı konmasını sağlar.
Erken tanıyla, ileride gelişebilecek büyüme ve zeka geriliği, sakatlık hatta ölümle bile sonuçlanan bu hastalıklarda belirtiler ortaya çıktıktan sonra başlanacak tedaviyle geri dönüşsüz hasarlar ortaya çıkmadan çocuğun sağlıklı bir yetişkin olmasını sağlamış oluyoruz. Bu nedenle topuk testi çok önemlidir.

Yenidoğan döneminde bu hastalıklar erken saptanamazsa, oluşan hasarlar geri dönüşsüz olduğundan tedavi başlansa bile yeterli tedavi gerçekleştirilmiş olamamaktadır. Bu nedenle hastalık varlığında buna uygun diyet ve/veya ilaç tedavisi başlanarak, çocukların sağlıklı gelişimine olanak sağlanmaktadır. Bu testler, bütün dünyada rutin olarak her yenidoğan bebeğe yapılmaktadır.

Yenidoğanda testler neden topuktan alınır?

Yenidoğan testlerini topuktan alma sebebimiz, daha acısız olması ve çok az miktarda kanla bu testi yapabilmemizdir. Damar içinden alınan kanla da bu test yapılabilir.
Yenidoğan Taramasında Hangi Hastalıklara Bakılır?
1962 yılında Dr. Guthrie, yeğenindeki fenilketonüri hastalığına geç tanı konulmasından sonra yenidoğanlarda kullanılacak fenilketonüri tarama testini geliştirmiştir. Bu nedenle bu testin alındığı kağıt da Guthrie Kağıdı olarak anılmaktadır.
Daha sonrasında her ülkeye, hatta aynı ülkenin farklı bölgelerine göre değişebilen çok sayıda tarama testi listeye eklendi.

Hipotiroidi, fenilketonüri, galaktozemi, kistik fibroz, homosistinüri, MSUD, biotinidaz eksikliği, konjenital adrenal hiperplazi gibi hastalıklar birçok ülkede yenidoğan döneminde taranan hastalıklardır.

Yeni geliştirilen Tandem-Mass spektrometrisi yöntemi ile 20-25 kadar metabolik hastalık taranabilmektedir. Bu hastalıklar aminoasit metabolizması bozuklukları, organik asidemiler ve yağ asidi oksidasyon defektleridir.

Topuk testinde sorun saptanırsa ne yapılır?

Taranan hastalıklardan herhangi biri için testte pozitif sonuç gelmesi halinde, bebeğe kan veya idrarda yapılabilen ileri testler gerekir. Bu testler daha detaylı ve spesifik testlerdir. Tanı koydurucudur. Eğer bunlar sonucunda bebekte bir hastalık tanısı konmuşsa, bebeğin tedavi için mutlaka bir pediatrik endokrinolog veya metabolizma hastalıkları uzmanına sevki ve sağlık sorunları gelişmeden tedaviye başlanması gerekir

Tarama testleri, metabolik problemlerin gözden kaçmaması için oldukça hassas olarak planlanmıştır. Bu nedenle de zaman zaman yanlış pozitif sonuçlar da alınabilmektedir.
Test pozitif ise daha ayrıntılı testler yapılmalıdır, ancak pozitif sonuç gelirse bile ailelerin bu sürede telaşlanmadan tanı koydurucu test sonuçlarını beklemeleri ve çocuk doktorlarının önerilerini takip etmeleri gereklidir.

Ülkemizde yapılan diğer tarama programları nelerdir?

      • Yenidoğan İşitme Taraması Programı,
      • Gelişimsel Kalça Displazisi Tarama Programı,
      • Görme Taraması,
      • Okul Çağı Çocuklarda İşitme Taraması,
      • Evlilik Öncesi Hemoglobinopati Taraması, ülkemizde yapılan diğer sağlık taramalarından bazılarıdır.

    Okuma önerisi: Akraba evliliği yapanların sağlıklı çocuğu olabilir mi?

  • yenidoğan metabolik tarama testi nedir
    yenidoğan metabolik tarama testi nedir

    Metabolik hastalık ne demektir?

    Doğuştan metabolik hastalıklar, vücutta önemli tepkimelerin gerçekleştirilmesinde görev alan bazı enzimlerin eksikliği nedeniyle ilgili tepkime yollarının aksaması sebebiyle ortaya çıkar. Aksamanın olduğu noktada, öncü ürünler birikir ve/veya oluşması gereken son ürün oluşamaz. Bu durumda da vücuttaki pek çok organ ve sistem bundan etkilenir ve belirtiler ortaya çıkar.

    Bu hastalıklar sıklıkla kalıtsal(genetik) olduğundan akraba evliliklerinin daha sık görüldüğü toplumlarda görülme oranları da artar.

    Fenilketonüri (PKU) nasıl bir hastalıktır?

    Ailevi geçişli metabolik bir hastalıktır. Proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli aminoasid, fenilalanin hidroksilaz isimli enzim eksikliği nedeniyle karaciğerde parçalanamaz.

    Doğuştan enzim eksikliği sonucu kan ve diğer vücut sıvılarında fenilalanin adı verilen aminoasit artar. Doğumda tamamen normal olan bebeklerde, anne sütü veya mamayla beslendikçe vücutta parçalanamayarak giderek biriken fenilalaninin etkisiyle beyin dokusunda hasar oluşur.

    Gelişme geriliği, havale, baş çevresinde küçüklük, deri döküntüleri, saç, deri ve göz renginin açık olması, idrarda kötü koku gözlenir.
    Hayatın ilk günleri veya haftalarında fenilalaninden kısıtlı diyet tedavisi başlanan hastalarda, bu belirtiler oluşmaz ve tamamen normal bir bebek olarak büyümesi sağlanmış olunur.
    Türkiye’de görülme sıklığı: 1 / 4500 gibi çok sık bir orandır.
    Yenidoğanda Guthrie Testi ile taranmaktadır.

    Biotinidaz eksikliği(BIOT) nasıl bir hastalıktır?

    Biotinidaz Eksikliği, anne ve babadan geçen genetik bir enzim eksikliğidir. Bir metabolik hastalıktır. Dünya ülkeleri içinde en sık görüldüğü ülkelerden biri Türkiye’dir. Bunun en önemli nedeni akraba evliliğidir.

    Biotinidaz, biotin denilen B7 veya H vitamini diye adlandırılan ve vücutta çok önemli metabolik olaylarda yine çok önemli bir rol oynayan vitaminin, yeniden kullanılmasını sağlayan bir enzimdir. Bu sayede biotin vitamini vücutta tekrar tekrar kullanılabilir ve vücuttaki önemli metabolik tepkimeler gerçekleşebilir.

    Biotinidaz enzimi eksik olursa, biotin vitamini tekrar kullanılamayacağı için giderek azalır ve vücudun en hayati dengesi olan ast-baz dengesi bozulur, kandaki asit miktarı artar. Buna bağlı ciltte soyulmalar, iyileşmeyen yaralar, egzama, saç dökülmesi, görme ve duyma sorunları, havale geçirme, kas zayıflığı, gevşek bebek ve gelişme geriliği ortaya çıkar.
    Tanıda geç kalınırsa koma ve ölüme kadar gidebilen çok ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir.
    Hastalığın erken tanısıyla, vakit kaybetmeden biotin vitamini ağızdan başlanır, tedavi ömür boyu sürer çünkü bu vitamin enzim miktarını değiştirmez. Düzenli ve erken tedavi alanlarda hastalık bulgularının önüne geçilmesi sağlanır ve sağlıklı yetişkinler olabilirler.
    Ailevi geçişli metabolik bir hastalıktır. Proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli aminoasid, fenilalanin hidroksilaz isimli enzim eksikliği nedeniyle karaciğerde parçalanamaz.

    SMA(Spinal Müsküler Atrofi) nasıl bir hastalıktır?

    Spinal Müsküler Atrofi (SMA), doğuştan gelen genetik geçişli bir hastalıktır. Bu hastalık anne ve babanın taşıdığı çekinik genlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Akraba evliliklerinde oran oldukça yüksektir.

    SMA’nın 3 tipi vardır, topuk kanı ile taranan SMA tip 1 “SMN1” gen taramasını içerir. Erken başlangıçlı olan bu türün taranması hem genetik danışmanlık hem de çocukta gelişecek kas güçsüzlüğü, enfeksiyonlar, solunum yetmezliği gibi bulguların geciktirilmesi ve hafifletilmesi açısından oldukça önemlidir.

    Kistik Fibrozis (KF) Nasıl Bir Hastalıktır?

    Kistik fibrozis, ter ve mukus üreten bezlerin hücrelerindeki anormallikle seyreden, akciğer, pankreas ve diğer organlarda yapışkan ve yoğun mukus birikmesine neden olan genetik bir hastalıktır. Anne ve babadan gelen çekinik genlerin bir araya gelmesi ile görülür. Akraba evliliklerinde oran artmıştır.

    Kistik Fibrozis hastalığında görülen bu salgı bezlerindeki yoğun mukus, solunum sisteminde ağır enfeksiyonlar, sindirim zorlukları, karaciğer yetmezliği veya cinsel organlarda etkilenme gibi pek çok sistemik etkilere neden olur.

    CTFR adlı bir gende sorun olması sebebiyle görülen bu hastalığın kesin tanısıo “ter testi” ve bu mutasyonun gösterilmesi ile konulsa da, tarama testlerinde sorun görüldüğünde 14. Günde test tekrarı yapılıp sonrasında kesin tanıya yönlendirme yapılır.
    Bu hastalığın kesin tedavisi olmamakla beraber solunum fizyoterapileri, beslenme desteği, akciğerlerin korunması gibi önlemlerle yaşam kalitesini iyileştirmeye yönelik tedaviler uygulanır.

    Konjenital Adrenal Hiperplazi (KAH) nedir?

    Konjenital Adrenal Hiperplazi, vücutta kortikosteroid adı verilen, böbreküstü bezlerinden salgılanan ve vücutta çok geniş ve yaşamsal etkileri olan bazı hormon eksikliklerinin ortaya çıktığı bir hastalıktır. Genetiktir ve mutasyonlar sonucu görülür. Böbreküstü bezlerinden yaşamsal bazı hormonların salgılanması bozulur. Eksik olan hormonlara göre, cinsiyet gelişim bozuklukları, beslenme bozukluğu, kusma, büyüme – gelişme geriliği, kan şekerinde düşüklük, kanın tuz dengesini düzenleyen sodyum ve potasyum gibi bazı elektrolitlerin eksikliği veya fazlalığı, metabolik asidoz(kan asit düzeyinde artış), kan basıncı düşüklüğü, koma ve hatta ölüme kadar giden tablolar görülebilir.
    Böbreküstü bezinin salgılayamadığı hormonlar vücuda dışarıdan verilerek, hastalığın bulgularının ortaya çıkması engellenebilir.

    Hipotiroidi nasıl bir hastalıktır?

    Boyunda bulunan tiroid bezinin yetersiz hormon üretmesi sonucunda görülen hormonal bir hastalıktır. Çocuklarda önlenebilir zeka geriliğinin en sık rastlanan nedenidir. Doğuştan hipotiroidi hastalığı olan bebeklerin çoğu yenidoğan döneminde hiçbir bulgu vermez. Bazen uzamış sarılık görülebilir. İlerleyen zamanla birlikte kaba yüz görünümü, kabızlık, göbek fıtığı, büyüme ve zeka geriliği ortaya çıkar. Erken dönemde tanı alan hastalar, basit ve ucuz bir ilaç tedavisiyle normal gelişebilirler.

    Türkiye’de görülme sıklığı: 1 / 2200 civarındadır. Yenidoğanda neonatal TSH Testi ile taranmaktadır.

    Yenidoğan tarama testleri ne zaman yapılır? Yenidoğan işitme taraması hangi test ikilisiyle yapılır? Öğrenmek için Anne Bebek Kulübü Forum‘u ziyaret edebilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

    ANNE BEBEK KULÜBÜ FORUM: Tıklayın, sohbete katılın! 

The post Yenidoğan tarama testleri hakkında her şey first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/yenidogan-tarama-testleri-hakkinda-her-sey/feed/ 0 14071
Emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin! https://annebebekkulubu.com/blog/emzirme-doneminde-yemeniz-gereken-10-besin/ https://annebebekkulubu.com/blog/emzirme-doneminde-yemeniz-gereken-10-besin/#respond Tue, 16 Jan 2024 11:32:29 +0000 https://annebebekkulubu.com/blog/?p=14068 Emzirme sürecinde sağlıklı bir beslenme, annenin ve bebeğin ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol oynar. Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan Adıtatar, emzirme döneminde annelerin süt miktarını artırmak ve sağlıklı beslenme konusunda önemli bilgiler ve öneriler sunuyor. İşte emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin! Emzirme döneminde beslenme nasıl olmalı?  Emzirme döneminde her annenin isteği sütünün bebeğine yetmesidir. Tabii […]

The post Emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin! first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
Emzirme sürecinde sağlıklı bir beslenme, annenin ve bebeğin ihtiyaçlarını karşılamada kritik bir rol oynar. Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan Adıtatar, emzirme döneminde annelerin süt miktarını artırmak ve sağlıklı beslenme konusunda önemli bilgiler ve öneriler sunuyor. İşte emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin!

Emzirme döneminde beslenme nasıl olmalı? 

Emzirme döneminde her annenin isteği sütünün bebeğine yetmesidir. Tabii bu dönemde sütünüzün miktarının artmasını destekleyecek olan stres yönetiminiz, sıvı tüketiminiz ve bebeğinizle temasınız ancak sütünüzün bol olması kadar verimli olması da yani bebeğinizi besleme kapasitesi de bizim için oldukça önemlidir. İşte bu noktada da işin içine nasıl beslendiğiniz giriyor.

Bu dönemde yeterli ve dengeli beslenmeniz sütünüzün verimi için çok önemlidir. Nedir yeterli ve dengeli beslenme? Tek besin diyeti yapmadığınız karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral kaynaklarını dengeli bir şekilde aldığınız diyet yani beslenme programıdır. Karbonhidrat kaynağı olarak karabuğday, siyez, tam buğday, karakılçık, çavdar unu gibi kaynakları; protein kaynağı olarak kefir, yoğurt, ayran, kuzu, hindi, balık, tavuk etini, kurubaklagilleri; yağ kaynağı olarak kuruyemişler, avokado, zeytinyağı gibi kaynaklarını kullanabilirsiniz. Her gruptan vitamin ve mineralleri farklı farklı alacağınız gibi çiğ sebze ve meyveleri de tüketerek hem vitamin ve mineral alımınızı hem de lif alımınızı destekleyebilirsiniz.

Okuma önerisi: Hamilelikte yenmemesi gerekenler

Emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin
Emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin

Emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin

Uzman Diyetisyen Deniz Zünbülcan Adıtatar, emzirme döneminde olan annelere yönelik sağlıklı beslenme ve süt artırıcı tarif önerilerini şu şekilde paylaşıyor:

Susam

Salata ve yemeklerinize susam ekleyerek sağlıklı yağ asitlerini alarak sütünüzün verimini ve miktarını destekleyebilirsiniz. Bu noktada dikkat etmeniz gereken şey susamın kavrulmamış olmasıdır. Tahin de yine kahvaltılarınızda yer verebileceğiniz bir besindir. Ben emzirme dönemim boyunca neredeyse her gün tahin pekmez karışımından yedim diyebilirim. Burda sizi şekerli şekerli tahin helvasını yememeniz için uyarmalıyım.

Yumurta

Protein değeri yüksek olduğu gibi vücutta kullanılabilir özelliği de çok yüksektir. Bu nedenle hem siz hem de bebeğiniz için çok sağlıklı bir besindir. Bebeğinizin beyin gelişimi ve süt kalitesini desteklemektedir. Bebeğinizde herhangi bir alerjik reaksiyon görmediğiniz sürece ve sizin de sağlık durumunuz uygunsa mutlaka her gün beslenmenizde yumurtaya yer verin. Ben gebelik dönemimden beri her gün mutlaka 1 hatta genelde 2 yumurta yedim.

Yoğurt

Her gün mutlaka 2-3 porsiyon yoğurt tüketin. Geleneksel yöntemlerle yoğurt yapan anneler, mutlaka aldığınız sütün hijyenik olduğuna emin olun. Eğer ki hazır yoğurt alan anneyseniz de probiyotikle zenginleştirilmiş yoğurtları tercih etmeye çalışın. Bu yoğurtlar, anne sütünün probiyotik içeriğine katkıda bulunur. Probiyotik içeriği yüksek olan anne sütü de bebeğinizi hastalıklardan koruyarak güçlü bir bağışıklığa sahip olmasını sağlar.

Avokado

Popülerliği son yıllarda artan avokado gerçekten de bu kadar popüler olmayı hak ediyor. İçeriğindeki sağlıklı yağlar, folik asit sütünüzün verimini arttırırken bebeğinizin de beyin gelişimini destekleyecektir. Eğer ki ek gıda dönemindeyseniz hem bebeğinize verebilir hem de kendiniz yiyebilirsiniz. Biz şu an kızımla kahvaltılarımızda beraber yiyoruz. Beraber yememiz onun da yemesini destekliyor.

Koyu yeşil yapraklılar

Ispanak, pazı, dereotu gibi yeşil yapraklılar emzirme süresince ikinize de gerekli olan demir, kalsiyum ve folik asiti içerirler. Çiğ veya az pişmiş olarak tercih edin, yemeklerin içinde de mutlaka kullanın.

Hurma

Magnezyum, potasyum, kalsiyum bakımından zengin ve besleyici bir besin olan hurmanın sütünüzü destekleyici etkisi vardır. Hem besleyici özelliği ile hem de enerji ve tatlı isteğinizi gidermesiyle harika bir alternatiftir. Gün içinde 2-3 büyük hurmayı 1 porsiyon meyveniz yerine yiyebilirsiniz. Özellikle emzirmenin ilk aylarındaysanız baş ucunuzda bile bulundurabilirsiniz. Bana ilk zamanlarda sabah uyandığımda kahvaltıya kadar olan zaman aralığında hurma ve su tüketmek çok iyi gelmişti.

Isırgan otu

Isırgan otu içeren çayları içerek anne sütünüzü arttırabilirsiniz. Bu noktada bitki çayını güvenilir bir yerden ve taze taze almanız çok önemlidir. Aksi taktirde fayda sağlamak yerine kendinize ve bebeğinize zarar verebilirsiniz.

Badem

Kalsiyum, demir ve sağlıklı yağlar açısından zengin içeriğe sahiptir. Anne sütü üretimini desteklemek için kullanabilirsiniz. Ben ara öğünlerimde yoğurdun içinde veya kahvaltıda yemeyi çok seviyorum. Her gün ortalama 10 tane badem tüketmeye dikkat ediyorum.

Havuç

Beta karoten içeriği yüksektir. Emzirme döneminde de A vitaminin öncül maddesi olan beta karotene ihtiyacımız vardır. Karbonhidrat açısından da zengin olan havuç, vücuttaki potasyum açısından da önemlidir. Salata ve yemeklerinize ekleyebileceğiniz gibi ara öğünlerinizde de atıştırmalık olarak havuç yiyebilirsiniz. Eğer ki havucu sotelerseniz beta karoten oranını da arttırmış olursunuz.

Kırmızı Et

Emziren annelerin yüksek oranda çinko, demir ve B vitaminine ihtiyacı vardır. Kırmızı et tüm bu içeriklerden zengindir. Ve biyoyararlanımı da yüksektir. Kaliteli bir protein kaynağı olan kırmızı et, anne sütünü artırmasının yanı sıra doygunluğunuzu arttıracak ve enerjinizi de destekleyecektir.

Okuma önerisi: Emzirme döneminde dikkat edilmesi gerekenler

Emzirme döneminde beslenme listesi
Emzirme döneminde beslenme listesi

Emziren annenin sütünü artıran yiyecekler

Sütünüzü destekleyecek tarif

Ben çok severek tükettim. Umarım size de çok faydalı olur!

Malzemeler

8-10 tane kuru incir
Sıcak su
500 ml süt

Yapılışı: Kuru incirlerin üzerini geçecek kadar sıcak su ekleyin ve yarım saat bekletin. Bir tencerede 500 ml sütü ılık olana kadar ısıtın. Yumuşayan incirlerin suyunu süzün ve doğrayın. Ardından süt ile birleştirin ve blenderize edin. Dilerseniz badem de ilave edebilirsiniz. Buzdolabında dinlendirin. Afiyet olsun!

Hamile anneler tecrübelerini paylaşıyor! Hamilelikte beslenme nasıl olmalı? Öğrenmek için Anne Bebek Kulübü Forum‘u ziyaret edebilirsiniz. Kadınlar olarak birlikte güçlüyüz!

The post Emzirme döneminde yemeniz gereken 10 besin! first appeared on Anne Bebek Kulübü.

]]>
https://annebebekkulubu.com/blog/emzirme-doneminde-yemeniz-gereken-10-besin/feed/ 0 14068