PISA Ve TIMSS sınavlarında nasıl daha başarılı olabiliriz?

0
1748

Bilindiği üzere oldukça önem vermemize rağmen PISA ve TIMSS sınavları öğrencilerimizin yeterince başarılı olamadığı uluslararası sınavlardan. Bu konuyla ilgili ortada bir problem olduğu belli. Bir problemle ilgili alt problemleri doğru bir biçimde belirlemenin de o problemin çözümündeki önemli aşamalardan biri olduğunu bilirsiniz.

Peki öğrencilerimizin özellikle “OECD ülkeleri öğrencileri”ne göre başarı sıralaması bakımından alt sıralarda bulunmasının sebebi temelde neler olabilir?  

Bilindiği gibi bu tür sınavların ölçtüğü en önemli becerilerin başında okuduğunu anlama becerisi gelmektedir. Herhangi bir dilde yazılmış ve düşünme becerisi gerektiren bir yazıyı doğru bir şekilde okuyabilmek için kişinin okunulan dile yönelik alt yapısının iyi düzeyde olması gerekir. Bu kapsamda Türkçe Eğitimi’nin PISA ve TIMSS sınavlarındaki önemi ortaya çıkmaktadır. Özellikle öğrencilerimizin öğrenme sürecinde karşılaştıkları kelimelerden kökenini Fransızca, Arapça, Farsça ve İngilizce gibi dillerden alan kelimeler sayıca oldukça fazladır. Bu doğrultuda üç yıl önce kaybettiğimiz değerli bilim insanı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun Türkçe’yi bilim dili haline getirmekle ilgili düşüncelerini takdir etmemek mümkün değil. Bu çok önemli ve doğrudan problemi çözen bir fikir olmakla beraber pratikte gerçekleşmesinin de kısa vadede zor olduğu kanısındayım. Çünkü dilimizde oldukça fazla sayıda yabancı kökenli bilimsel kavram var ve özellikle de dünyada bilim dili olarak kabul edilen İngilizce’den bilimsel sözcükler almaya devam ediyoruz.

Öğrencilerimizin öğrenim sürecinde karşılaştıkları kavramların birçoğunun yabancı kökenli olması, öğrencilerimizin o kavramlar arasında anlamlı ilişkiler kurmadan kavramları bilgi dağarcıklarına katmalarına neden olmakta. Bu da sadece kısa vadede “başarı” sağlıyor. Sınav dönemi sonrasında ise öğrenciler tarafından edinilen bilgiler ve daha önce edinilmiş bilgiler arasında nedensellik bağı bulunmadığından, sonradan edinilen bu bilgilerin beyin tarafından otomatik olarak gereksiz bilgi yığını şeklinde algılanmasına (dolayısıyla uzun süreli hafızada yer almamasına) sebep olmaktadır. PISA ve TIMSS sınavlarındaki başarı sıralamamızın istediğimiz seviyede olmamasının en önemli sebeplerinden biri de budur. Bu problemi gerektiği gibi çözemezsek, öğrencilerimizin okuduğunu anlamayı ve sorgulamayı gerektiren PISA ve TIMSS gibi sınavlarda başarılı olma şanslarının oldukça düşük olacağını düşünüyorum.

Türkçe’yi bilim dili haline getirmek kısa vadede oldukça zor ve bunun birtakım sebepleri bulunmakta. O halde başka seçenekleri de düşünmemiz gerekiyor. Örneğin, bilimsel kavramları, bilgi yığınları yerine, zihinde bu kavramların işlendiği nöronlar arasında çok sayıda sinaptik bağlantının bulunduğu bir yapıya dahil etmeyi sağlamalıyız. Bunu sağlayacak en önemli unsur da, öğrencilere gereğinden fazla bilgi yüklemeyi tercih etmek yerine, öğrencilerin gelecekteki uzmanlık alanlarının daha erken belirlendiği, daha az ama daha öz bilginin öğretilmesini sağlayan bir eğitim sistemini hayata geçirmektir. Günümüzde çoğu öğrenci üniversiteye gelene kadar mesleğiyle ilgili bir eğitim süreci geçirmemekte. Bu bakımdan meslek liseleri çok önemli.

Doğru bir beceri ve mesleki eğilim değerlendirme sistemi getirilebilirse esnek bir yapıyla birlikte bu yaş grubundaki öğrencilerin fiziksel gelişimleri de göz önüne alınarak “Mesleki Ortaokullar” düşüncesi hayata geçirilebilir. Fakat burada sadece ara eleman yetiştiren bir ortaokulu kastetmiyorum. Burada kastettiğim sistem, örnek vermek gerekirse gelecekte mühendislik mesleğini icra edecek bir öğrencinin de yetenek ve mesleki eğilimine göre belirlenerek ortaokuldan itibaren mühendislik eğitimini alacağı bir sistemdir. Fakat bu sistemin esnek bir yapıda olması çok önemli. Diğer bir anlatımla öğrenciler gerekli olduğu durumlarda alan değiştirebilmelidir. Aksi takdirde çocukluğunda sergilediği müzik yeteneği doğrultusunda müzik eğitimine yöneltilmiş, iyi keman çalan fakat yeterince fizik eğitimi görmemesi sebebiyle fizik alanında sahip olduğu potansyeli kullanamayan tabiri caizse “keşfedilmemiş Einstein” lar ortaya çıkabilir.

Özetle öğrencilerimizin mutlu ve başarılı birer birey olabilmeleri için eğitim sistemimizi geliştirmeye, daha iyi bir duruma getirmeye çalışan bunun için ciddi çabalar harcayan bir ülkeyiz. Bu doğrultuda (Tüm öğrencilerimizin öğrenmesi gereken ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili komisyonlarınca belirlenen birtakım temel bilgiler haricinde) her öğrenciye her türden bilgiyi öğretmeye çalışmak yerine öğrenci için gerçekten gerekli olan bilgiyi anlamlı bir biçimde öğretmenin yollarını aramalıyız. Bu durumun gelişen eğitim sistemimize bir nebze de olsa katkı sağlayacağı kanısındayım.

Bir Cevap Yazın