Kavimler göçü mü yoksa çocukla tatil mi?

0
784

Çocukla tatile gitmek dediğin şey öncesinde bin bir türlü hazırlık gerektiren bir süreçtir. Eskiden gözün kapalı gittiğin, rezervasyon yaptırdığın otellere artık öyle gözün kapalı gidemezsin. Çocuk havuzu var mıydı ya, daha önce hiç fark etmemişim (genellikle hepsinde vardır ama, o gözle bakmaya ihtiyacın yoktu tabi fark etmezsin),  ilave yatak mı veriyorlar, yoksa park yatak mı? (Bizimki park yatakta hayatta uyumaz mesela), oyun parkı, çocuk kulübü, aktivite merkezi var mı? Çocuğu oraya bırakıp gidebiliyor musun, öyleyse o oynarken sen kahveni içebilirsin veya masaja gidebilirsin mi, yoksa belli bir yaşa kadar başında mı beklemen gerekiyor? Açık büfe mi? Eskiden olsa A la carte tercih ederdin ama çocuk dediğin her şeyi yemez, aman açık büfe olsun, onu yemezse bunu verirsin, açık büfesinde organik ürünler bölümü var mı? Çocuğunuz alerjikse, mutfağına girip kendiniz yemek yapmanıza izin veriyorlar mı? Çocukla arabada maksimum kaç saat yolculuk yapabilirsiniz, o yarıçapta gönlünüze göre bir otel var mı? Yaz değil de şimdiki gibi bahar mevsimindeyseniz termal tatile gidebilirsiniz ama termal otellerde termal su olmayan çocuk havuzu var mı? (Büyük bir kısmında yokmuş mesela, geçtiğimiz hafta onu da öğrendik) Bu soruları sonsuza kadar uzatabilirim. Ana dediğin kafasında kırk bin tilkiyi kuyruğunu birbirine dolandırmadan koşturabilen değil midir zaten?

Serbest gezen tavuk peşinde koşmaktan daha zormuş meğer “çocuk dostu otel” bulabilmek.  Hadi diyelim oteli buldun, bir de valiz hazırlaması var ki, valiz dediğin çocuğun boyutu ile tam olarak ters orantılı, çocuk küçüldükçe götürdüğün valizin boyutu büyüyor resmen. Kangurusu ana kucağı, bebek arabası, termosu dıdısı bıdısı, bin türlü eşya için liste hazırlayıp, gidince de en önemli şeyi unuttuğunu fark ediyorsun bazen. Ben mesela birinde asla sarılmadan uyumadığı battaniyesini götürmemiştim de aynı battaniyenin çakmasını bulup, onu o  battaniye olduğuna inandırana kadar göbeğimiz çatlamıştı. Eskiden (bu eskiden bizim çocuksuz geçirdiğimiz 10 yılı kapsar genelde) bir büyük valiz ve bir sırt çantasıyla tatile çıkardık, küçük sırt çantasında garibim sevdiceğimin iki tshirt bir şortu, benim büyük valizimde ise topuklusu, topuksuzu, sandaleti çeşit çeşit ayakkabılar, çantalar, her güne ayrı kıyafetler, kozmetikler filan, tahmin edersiniz Şimdi ise bir büyük bir küçük valizle yola çıkıp, küçük valizde biz ebeveynusların tüm eşyaları (inanmazsınız bir tatili sadece tek bir spor ayakkabı ve şıpıdık havuz terliği ile geçirdim) diğer büyük valizde de #KeremEfendi’nin odasının bir kısmını sığdırdık.

Diyelim ki valizi de hazırlayıp yola çıktınız, çok şükür, yol güzergahınızda mola vereceğiniz yerleri belirlemek ve acil çiş-kaka-yemek molalarını hesaba katıp ve dahi oto koltuğunda oturmayacağım sıkıldım artık molalarını da düşündüğünüzde (düşünmeyip bizzat yeni yaşadık) 4,5 saatlik yolu 8 saatte tamamlayabiliyorsunuz. Bakmayın böyle bıdıbıdılandığıma, sabah erkenden yola çıkıp Sapanca’da göl kenarında çok güzel bir kahvaltı edip, öğle yemeğini bir yol üstü outletinde hem alışveriş yaparak (ki inanılmaz ucuz marka ayakkabılar aldım) bu arada baba oğul oyun salonunda vakit geçirdiler, yolculuğun 8. Saatinde bizim kuzu bızıklayınca, kendisine “bebi” vermek suretiyle kazasız belasız, keyifli bir yolculuk geçirdik. 3 günlük yolculuktan 3 aylık #tbt’ye yetecek kadar mutlu aile fotoğrafı çektim inanmazsınız. Bu arada bu “bebi”nin ne olduğunu ve instagram anneliğini de ayrıca anlatacağım. Cidden anlatacak ne çok şeyim varmış benim. Müsaitseniz bir ara çocukluğuma da inelim:P

Velhasılı kelam, tatile gidebilmeyi o kadar uzun anlatınca çocukla tatilin kendisini anlatmaya yer kalmadı. Şükür ki biz çocuklar için ayrı resepsiyonu dahi olan çok çok çok çocuk dostu bir otelde birkaç gün geçirip güzelce dinlendik (ne dinlenmesi yaww, dönüş yolu gidişten daha uzun sürdü, tatil sonrası tatili diye bir şey daha olmalı o ayrı), kuzumuz da parmakları buruş buruş olana kadar havuzda debeklendi durdu, bıraksak yosun tutana kadar suda kalabilirdi. Döndüğümüzden beri herkese tatili anlatıyor, ona göre tatil havuzdaki kaydıraktan, oyun salonundaki tramplenden ve restoranda çilek yemekten ibaretmiş meğer, işte bunları anlatırken onun minicik yüzünde gördüğünüz o gülümseme var ya, her şeye değer.

Önceki İçerikBebeğinizi nasıl güvenli bir şekilde taşıyabilirsiniz?
Sonraki İçerikBebek nasıl bezlenir? Yenidoğan bebeklerin altı nasıl değiştirilir?
Esra Alagöz
1980 yılında Sakarya’da doğan Esra Alagöz, Selçuk Üniversitesi, İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nü 2002 yılında tamamladı. İş hayatına 1998 yılında, üniversite birinci sınıftayken yarı zamanlı muhabir olarak başladı. 2004-2011 yılları arasında 7 yıl boyunca Türkiye’nin önde gelen İletişim Danışmanlığı şirketlerinden birinde ulusal ve uluslararası pek çok markanın medya ilişkilerini yönetti. Esra Alagöz kariyerine 2011-2012 yılları arasında Türk Telekom AssisTT AŞ’nin Kurumsal İletişim Departmanı’nda Yönetici olarak devam etmiş, kurumsal iletişim ve iç iletişim faaliyetlerini birlikte yürütmüştür. Ardından Konya Şeker ve 28 iştirakini de bünyesinde barındıran Anadolu Birlik Holding’te Kurumsal İletişim Müdürü olarak görev yapmıştır. 2014 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Kurumsal İletişim Müdürlüğü görevinin ardından uzun yıllar sektörde birlikte çalıştığı iki ortağı ile PRactice Communication Management’i kurmuştur. Alagöz hala Operasyon ve Medya İlişkilerinden Sorumlu Yönetici Ortak olarak görevini devam ettirmektedir. 2013 yılında İşletme (MBA) Yüksek Lisansı’nı tamamlayan Alagöz, hayatının aşkı ile evli, İngilizce biliyor, bir ponçik annesi ve şu sıralar hayallerinin peşinden koşmakla meşgul.

Bir Cevap Yazın