Lafın gelişi

0
1111

Geçtiğimiz günlerde bir markette alışveriş yaparken 1,5 yaşlarında iki çocuğu bebek arabasında olan bir anne çocuklarına “ikinize de bir dayak atacağım eve gidince, başka çarem kalmadı.” dedi. Bunu duyunca elimdekileri bıraktım ve anneye “dayakla eğitim dönemi bitti sanıyordum” dedim. Annenin cevabı ise ilginçti. “Onlar benim için çok değerli, çok zor sahip olduğum çocuklarıma dayak atar mıyım hiç? Lafın gelişi.” dedi. Unutmayın beyin şakayı algılamıyor, ne söyleniyorsa onu alıyor.

“Lafın Gelişi” hayatımızda ne kadar çok kullandığımız bir söz. Kelimelerin ve sözcüklerin gücünü unutarak ne kadar çok söylenmemesi gerekenleri “Lafın Gelişi” adı altında kullanıyoruz fark ettiniz mi?

İnsan gelişiminin ilk 4 yılı zihinsel gelişimin en kritik evresidir. İnsan zekasının %502si 0-4 yaş arasında, %30’u 4-8 yaş arasında, %20’sinin 8 -17 yaş arasında geliştiği bilinmektedir. Ebeveynler olarak çocuklarımızla konuşurken sözcüklerin gücünü kullanmalıyız. Beyin söylenen her şeyi doğru olarak algılıyor. O halde onlara söylediğimiz her şeyi olduğu gibi algıladıklarını bilmeliyiz.

Çok sevdiğimiz, hayatımızın en özel kişileri olan belki de yıllardır olması için beklediğimiz çocuklarımızla bile konuşurken kelimelerimize dikkat etmiyoruz. Sözcükler bize neler anlatıyor, konuşurken bile yönetemediğimiz sözcüklerimiz neler yaratıyor, biliyor muyuz?

Bir başka arkadaşım çocuklarının ne kadar hoş olduğunu söylediğimde “içi beni, dışı sizi yakar” dedi. Oysa ki çocuklarını öven bir cümleye karşılık teşekkürler demesi gerekirken olumsuz cümleler sıraladı.

Çocuğumuz başarısız olduğunda kendisini sevmediğimizi söyler, başarılı olduğunda ise alkışlarsak koşullu sevgi algılanır. Aslında anne ve baba çocuklarını koşulsuz sever. Farklı bir algılama çocuğun sevgi algısını da farklılaştırır. Yetişkin döneminde bu algı kişinin yaşamdaki mutluluğunu olumsuz yönde etkileyecek ve inancın dönüştürülmesi için zaman harcanacaktır.

Çocuklarımıza her fırsatta kendileri için yaptığımız fedakarlıktan söz ediyoruz. Saçını süpürge etmek de bu şekilde deyim haline gelmedi mi? Anne çocuğu için yaptığı her şeyi içinden geldiği, anne olarak üstlendiği sorumluluk için yapar. O halde neredeyse çocuğumuzu suçlar gibi fedakarlığı neden tekrar tekrar onlara hatırlatmak ve onları bize borçlu hale getirmek istiyoruz? Özellikle evliliklerde yaşanan bir sorun varsa çocuklarımız için sürdürüp, sonra da sizler için bu eziyete katlandım diyoruz. Bu tür konuşmalar çocukta suçluluk duygusu uyandırıyor, “hatta ben olmasaydım annem istediği yolu seçerdi” dedirtmiyor mu?

Bütün bunları anneler asla bilinçli olarak yapmıyor, sonucun ne olacağını bilemiyor. Ancak kadın hisseder, çocuğuna yararlı olacak her neyse hisseder ve yapar. Mevlana “Kadın Hak nurudur, sevgili değil, sanki Yaradandır, Yaratılmış değil” derken kadının gücünü ne güzel anlatıyor.

Sözcüklerin gücünü hayatınızda uygulayın. Çocuklarınız ile ilgili iletişiminizde “Lafın Gelişi” demeyin. Lafın gelişi var bir de nereye gidişi… Lafın gelişinden çok gittiği yere dikkat edelim.

Bir Cevap Yazın