Baharda varis alarmı

0
843

Kardiyovasküler sistem hastalıkları arasında mevsim geçişinden en çok etkilenenlerden biridir varis. Özellikle ailesel riski olanlarda, erken yaşlarda başlama ihtimali yüksek olan varis hastalığı günümüzün sorunlarından olan hareketsiz yaşam ve mesleki deformasyonlar gibi yaygın nedenlerden dolayı toplumun büyük kısmını etkilemekte. Ancak sinsi seyri ve rahatlıkla göz ardı edilebilecek şikâyet profili nedeni ile uzun süre gizli kalabilmektedir.

Yaz ayları, varis hastalığının şikâyetlerinin arttığı dönem olduğu için tanı konulabilmesinin de kolay olduğu bir zaman. Sağlıklı bireylerde dahi havaların ısınması, nem miktarının artması ve buna ek olarak özellikle yeterli miktarda sıvı alınmazsa vücutta meydana gelen sıvı kaybı, sıcak aylarda toplardamarlarla alakalı sorunların oluşumuna veya şikâyetlerin belirmesine neden olmaktadır. Bu durum havaların ısınmaya başladığı bahar ayları ile birlikte hastaların hekime başvurma oranını da belirgin biçimde arttırmaktadır.

Varisler, genel olarak bacak toplardamarlarında meydana gelen yapısal bozulmalar ve genişlemeler olarak tarif edilir. Erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görülen varisin, havaların ısınması sonrası hem görsel kaygılar hem de kişilerin hissettiği şikayetler nedeni ile önemi bir kat daha artmakta. Pantolon veya kalın çorap gibi kışlık giysilerin raflara kaldırılıp etek, şort gibi bacağı açıkta bırakan kıyafetlerin giyilmeye başlaması ile görsel ve estetik kaygılar özellikle kadınlar için ön plana çıkmaya başlamaktadır. Varisleşmiş kılcal ve büyük damarların görülmesi, fark edilmesi veya rahatsızlığın hissedilmesi de bu nedenle sıklıkla bahar aylarına denk gelmektedir. Yaz ayları yaklaştığı için tedavi şansını kaçırdığı düşüncesi pek çok hastanın kafasında belirmektedir. Deniz, plaj mevsimi olan, varis çorabı giymenin görece zor olduğu ve direkt güneş ışınına maruz kalınırsa iz oluşması ihtimalinin yüksek olduğu yaz aylarında hastalar varis tedavisinden kaçınmaktadırlar. Halk arasında yerleşmiş olan kanının aksine varis hastalığında tıbbi sebeplerle tedavi gerektiği durumlarda veya estetik amaçlı işlemler yaz aylarında da yapılabilmekte. Özellikle cilt üzerinden uygulanmakta olan radyofrekans işlemlerinde, estetik sorunlara sebep olan kılcal varisler yaz aylarında da başarılı bir şekilde yok edilebilmektedir.

Tüm bu mevsimsel özelliklerin yanında varis hastalığının tedavisinde önemli bir yer tutan varis çoraplarının kullanılması da sıcak yaz aylarında çok zor olmaktadır. Bu nedenle giyilmesi ihmal edilmekte ve gün sonuna doğru oluşan bacak ağrısı, dolgunluk hissi, şişlik gibi şikâyetler yaz aylarında daha bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Tüm bu etkilerin azaltılması ve şikayetlerin kontrol altına alınabilmesi için yaz aylarında varis hastalarının mümkün olduğunca güneşlenmekten kaçınmaları, güneşlenmek isteyenlerin sabah saat 10:00’dan önce ve akşamüstü saat 16:00’dan sonra güneşlenmeyi tercih etmeleri, güneşlenme sonrasında soğuk su ile bacak masajı yapmaları veya denize girmeleri önerilir. Benzer şekilde havanın sıcak olduğu ve güneş ışınlarının dünyaya dik açı ile ulaştığı 10:00-16:00 aralığını mümkün olduğunca serin, gölge ortamlarda geçirmek yalnız varis hastalığından ötürü değil genel sağlık açısından da önemlidir.   Bununla birlikte yüzme, yürüme gibi aktivitelerin bacaklardaki kasların çalışmasına sebep olacağı ve varisleşmiş damarlardaki akımı kolaylaştıracağı bilinmektedir. Yaz aylarında yeterince sıvı almak damarlardaki kanın daha akışkan olmasını ve kan akımının daha rahat olmasını sağlamaktadır; bu nedenle günde en az 2 litre sıvı tüketmek gerekmektedir.

Yaz ve varis, birbirine küs iki arkadaş gibi. Arabulucu olup onların anlaşmasını sağlamak ise biz kalp ve damar cerrahlarının işi.

Havaların ısınmaya başladığı bu günlerde mutlu ve güneşli günler dilerim.

Önceki İçerikEk gıdaya geçişte doğru bilinen yanlışlar!
Sonraki İçerikÇocuğunuzun yaptığı spora dikkat edin!
Doç. Dr. Cem Arıtürk
1979’da İzmir’de doğdu.  Küçük yaşlarda İstanbul’a taşınarak ilköğrenimini İstanbul Kalamış İlkokulu’nda ve orta-lise eğitimimi Burak Bora Anadolu Lisesi’nde tamamladıktan sonra üniversite sınavında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandı. 6 yıllık tıp eğitiminin 2. Yılında kalp ve damar cerrahı olmaya karar verdi. Tıp fakültesini bitirip “Tıp Doktoru” unvanını aldıktan sonra girdiği ilk TUS ile Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nde asistan doktor olarak çalışmaya başladı. 2010 yılında eğitimini tamamlayarak Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı oldu. 2010-2012 yılları arasında mecburi hizmetimi Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’nde tamamladı. 2012 yılında İstanbul’a dönerek Acıbadem Sağlık Grubu Kadıköy Hastanesi’nde çalışmaya başladı ve 2013 yılında Acıbadem MAA Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı’na “Yardımcı Doçent” unvanı ile atandı. 2017 yılında girdiği sınavları başarı ile tamamlayarak “Doçent” unvanı aldı ve aynı yıl Acıbadem Sağlık Grubu Altunizade Hastanesi’nde görev yapmaya başladı. 2018 yılında ise Acıbadem Sağlık Grubu Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’ne transfer oldu. Hala aynı hastanede uzman doktor ve üniversitede doçent doktor olarak görev yapmaktadır.

Bir Cevap Yazın