Öfkeden kurtulmak için öfkenizle tanışın

0
768

Peki, önceden böyle bir sorun yok muydu? Ya da günümüz ebeveynlerini bu kadar öfkeli yapan nedir? Tahammül sınırı neden bu kadar düştü? Ya da düştü mü?

Öfke aslında hormonal bir tepki. Aslında duygularımızın tamamı hormonal tetiklenmeler karşısında verdiğimiz kimyasal tepkiler. Dolayısıyla, bu hormonal tetiklenmenin nedenini anlayıp onu halletmeden öfkeyi halledebilmeniz mümkün değil. Çok sevdiğim bir yazar olan Naomi Aldort der ki; “Duygular bir çeşit boşalım yoludur. Tıpkı ter ve idrar gibi.” Dolayısıyla tetiklenen hormonları sağlıklı bir biçimde boşaltamazsanız başınıza bela olacağı muhakkaktır. Ama şu anda konumuz öfkenin nasıl ifade edileceği değil, neden başımıza bu kadar bela olduğu. Belki ifade kısmı da başka bir yazıya konu olur.

Eğer kendinizi öfkeli hissediyorsanız bakmanız gereken üç yer var.

Hormonal Sağlığınız

Hormonlar aslında hücreler arasında bilgi alışverişini sağlayan kimyasallardır. Normal salınımları günlük yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekliyken vücudumuzda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda bu salınım miktarı artıp azalabilir. Bu durumda da duyu durumu bozulabilir. Bu sebeple öncelikli olarak hormonlarınızı kontrol ettirmelisiniz. Örneğin doğum sonrasında gelişebilen B12 eksikliği ya da insülin direnci sebepsiz öfkeyi ortaya çıkartan bazı organik nedenler olabilir.

Öfkelenilen Durumun Bilinçaltındaki Kodu

Hormonal tetiklenmeyi sağlayan diğer bir şey de savaş-kaç-yönel tepkisi olabilir. İnsanlığın ilk yıllarında hayatta kalmayı sağlayan bu üç tepki, modern çağ insanları için yaşamı biraz zor hale getiriyor.

Tepkinin (duygunun) oluşabilmesi için algıladığınız uyaran ile ilgili bilinç altınızda “risk” ya da “dost” kodları bulunuyor olması gerek. Örneğin daha önce bir köpek tarafından ısırıldıysanız ya da köpeklerden korkmanızı gerektiren bir durum yaşadıysanız bilinç altınız köpek uyaranını risk faktörü olarak kaydeder ve havlama sesi duyduğunuz anda savaş ya da kaç tepkinizi tetikleyecek hormonların salınımı artmaya başlar.

Öfkenin altında yatan hormonal tetiklenme de bu korku durumudur.

Yaşadığınız durumun sizi (yaşamınızı- gücünüzü- ruhunuzu- bedeninizi) tehdit ettiğini düşünmüyorsanız öfke hissetmezsiniz.

Öfkeli hissettiğiniz durumları not edip altında yatan korkularınızı keşfederek (kendinize yüzde yüz dürüst olabilmeniz gerekir bunun için) öfkenizin nedenini de bulabilirsiniz.

Örneğin; çocuğu yemek yemediği için çocuğuna öfkelenen annenin bilinç altındaki kod “sağlıklı çocuk şişman olur” kodudur. Çünkü yıllarca bunu öğrendik. “Annesi iyi bakmış” cümlesi annenin duymayı arzu ettiği bir cümle iken (anneliğinin başkaları tarafından onaylanması) çocuğu yemek yemeyi reddettiğinde bu arzu “annesi bakamamış” cümlesini duymaya karşı duyulan korkuya dönüşür. Bu korku da öfkeye…

Yaşam Biçiminiz (Benlik Kaynaklarınızı Tüketen Nedir?)

Benlik kaynakları bir cep telefonunun pili gibi düşünülürse, yaşam tarzınız içinde siz fark etmeden pili bitiren uygulamaların ne olduğunun bulunup bu uygulamaların kapatılması pil ömrünüzü, yani tahammül sınırınızı uzatacaktır.

Bunlar önemli hayat değişiklikleri, fobiler, günlük sorumluluklar, çevresel faktörler, kendine hakim olma çabası ve yarım kalan işler olabilir.

Örneğin; günümüz annesini ele alalım,

Çalışma hayatını bırakmış bu anne, yaşamında büyük bir değişiklik (1) yapmış ve bilmediği bir sorumluluğun (bir bebeği büyütmek) altına girmiş (2). Bilinçaltında bebeğin bakımı ile ilgili inanışlar olduğundan iyi bir anne olamayacağı kaygısı (3) ile her şeyi mükemmel yapmaya çalışıyor. İki maaşlı yaşamdan tek maaşlı yaşama geçtikleri ve aileye yeni bir birey katıldığı için yaşam standartları değişmiş (4) Bakıcısı, yardımcısı yok, dolayısıyla evin sorumluluklarını (5) da üstlenmiş durumda. Emzirdiği için pek sevdiği pek çok yiyeceği yememesi (6) gerekiyor. Alışkın olduğu sosyal yaşamdan soyutlanmış (7) durumda. Üstelik kariyerinden ev işlerine kadar neredeyse her şeyi yarım yamalak (8) bıraktığını hissediyor.

Parantez içinde belirttiğim kısımlar bardağa dolan damlalar. Geride kalan kısım da annenin tahammülü. Sizce bu anne ne kadar tahammüllü bir ebeveyn olabilir?

Aynı şeyi pek tabii babalar için de yapabiliriz. Kalabalıklaşan ailenin artan ihtiyaçlarının üzerinde oluşturduğu baskı, daha çok çalışma zorunluluğu, trafik, katlanmak zorunda kalınan insanlar, eşine yardım edemiyor oluşun verdiği sıkıntılar vs.

Eskiden kadınlar baba evinden (!) çıkıp koca evine(!) girdiğinde yaşamlarında değişen çok fazla şey olmazmış. Aynı işleri kendi evlerinde görmeye, küçük kardeşleri yerine kendi bebeklerine bakmaya devam ederler, bebeğin odası, bezi, geleceği aile için ekstra bir masraf kapısı olmaz, üstelik kalabalık aileler bebek bakımını ve ev işlerini paylaştığı için imece usulü her şeyin üstesinden gelinirmiş. O yüzden “Biz de çocuk büyüttük” diyenlerin yaşam şartlarını sorgulamak ve kendinizinkiyle kıyaslamak kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir.

Modern yaşamda yalnız ebeveynlerin yalnızca yaşam biçimleriyle bile tahammül hazneleri öylesine doluyor ki öfke artık net bir sorun haline geliyor.

Hormonal bir sorunununuz yoksa ve öfkelendiğiniz şeyler spesifik olaylar olarak listelenemeyecek kadar çoksa, yaşam biçiminizi gözden geçirmeniz gerekiyor olabilir. Her şeyi aynı anda yapmaya çalışmamak, en mükemmeli olsun diye uğraşmamak, alabildiğiniz kadar çok yardım almak, kendinizi rahat bırakmak belki de öfkeden kurtulmanız için yeterli bile olabilir.