Ay seninki hala çişini söylemiyor mu?

0
4572

Dikkat bu yazı ileri derecede 💩 içerir!

Evet efenim, sepet efenim, geldik zurnanın zırt dediği yere, #KeremEfendi artık 2,5 yaşında ve niyet ettik azmu cezmu kesteyleyip, tuvalet eğitimi vermeye. Çok şükür çevremizde “Ay hala bez mi bağlıyorsunuz? Çok geç kalmışsınız, benimki onun yaşındayken çoktaaan söylerdi, ay hala çişini söylemiyor musun sen? Yok canım daha erken, şimdi tam zamanı, benim oğlan 1 günde bıraktı vs vs” bir dünya kafa karıştıran herşeyibilezat’lardan fazla yoktu da bu tür bıkbıklanmalara maruz kalmadık. Neredeyse yılbaşından beri sinyallerini veriyordu bizim kuzu da, o hazırdı belki de biz ebeveynyuslar hazır değildik.

Bu zorlu ve meşakkatli yola başlamadan önce iki sorunun cevabını vermek gerekiyor mutlaka. Bir; Çocuk hazır mı? İki; Ben hazır mıyım? Eğer ikisinin cevabı da evetse, o zaman başlayabilirsiniz, çünkü bir kere bezi atınca bir daha geri dönmemek gerekiyor. (Tabii çocuğun hazır olmadığı durumlar istisna) Öncelikle söylemem gerekir ki;  ben annelerin erken bezi bıraktırma telaşını ve “ayyy benimki erken bıraktı” diye övünmesini hiç anlamıyorum. Bez bağlamak dağda kırda bayırda tuvalet aramaktan çok daha kolay yahu. Belki de hazır olmadan çocuğa bu konuda baskı yapmak gelecekte ortaya çıkacak bilinç altında ne hasarlar bırakıyor (Tam yerine rast geldi buraya bir tane pek sevgili kayınavideciğimin “El kadar bebenin psikolojisi mi olurmuş ayol?”undan koyayım: )

Peki çocuğun hazır olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Bu konuda yazılmış neredeyse tüm kaynakları, blogları, forumları okudum, facebook gruplarına aylar önce üye olup takip etmeye başladım, ulaştığım sonuç: Kaka, kitapta yazıldığı gibi durmuyor:)  Kimi uzmanlar konuşabilmeli mutlaka, derdini anlatıyor olmalı diyor, kimisi kendi başına merdiven çıkabilecek kadar pelvik kasları güçlü olmalı diyor, kimisi doğduğundan itibaren tuvalet iletişimiyle hiç bez bağlamadan da öğrenebilir diyor. (Bundan neredeyse 40 sene önce 3 çocuğunu da sadece 6 ay bezleyerek büyütmüş olan kayınvalidem bence tuvalet iletişimini, uzmanlar daha bunun adını bile koymadan bulmuş, o ayrı, ona layık bir gelin olamadım bu konuda kabul ediyorum.)

Çocuğun hazır olmasını beklerken, onu konuya hazırlamak da önemli. 6 ay öncesinden lazımlık alıp (lazımlık mı aparat mı mevzusuna ayrıca geleceğim) banyoya klozetin yanına koyduk ve ara ara “Bu artık senin tuvaletin, büyüdüğünde sen de bezini atarak bu tuvalete yapacaksın.” Dedik. Arada kafasına geçirip şapka yaptı, arada üstüne çıktı basamak yaptı, bu 6 ayda toplasanız 2-3 kere lazımlığa oturup çişini anca yapmıştır. Ama zamanı gelince oraya tuvaletini yapacağını kafasına kazıdık, bazen kendisi lazımlığı gösterip “Anne büyüyünce ben çişimi buna yapacağım de mi?” dedi.

Doğru zaman… Ne zaman?
Mevsimlerden yaz olması önemli. Eğitim sırasında (ki hala devam ediyor eğitimimiz, bugün 5. Gün) bir günde 3 kere yıkadığımız oldu. O sebeple çiş stresine bir de ay üşütür müyüm stresini katmamak için yazı bekledik.

İlk birkaç gün evden çıkmayacağınız, misafirinizin gelmeyeceği bir zamanlama bulmanız önemli. Biz önce ramazanın bitmesini, sonra bayramı, sonra tatili, sonra benim ve eşimin çalışmadığı, şehir dışında olmadığı hafta sonlarını beklerken Temmuz’un sonuna kadar geldik. Baktık erteledikçe erteliyoruz, bu işe bir dur dedik!..

Gelelim lazımlık mı aparat mı mevzusuna?!.. Ne kadar çok çeşidi olduğuna inanamadım. Bir klasik lazımlıklar var, yere koyulanlardan, ama onların da bin bir çeşidi var, klozet şeklinde olan, oturak şeklinde olan, kaka/çiş yapınca müzik çalan, şarkı söyleyen vs vs. Fiyatları da 10 liradan 100 küsür liraya kadar uzanıyor. Bakınca “yaw ona da kaka yapacak, buna da yapacak, pahalı olana yapanın pipisi altından mı?” diyorsun. Sonra da pazardan alınan 3 kuruşluk şeye de oturmasın diyorsun, ebeveynlik delilik hali gerçekten. Neyse, biz önce orta yolu bulup İkea’dan klasik bir lazımlık aldık, kafasına geçirdiği oydu. Bir de katlanabilen klozet üstü aparatlardan aldık, dışarı çıkınca poşet geçirip lazımlık olarak kullanabiliyormuşsun. Biz henüz o kısmısını deneyimleyemedik. Bir de lavaboya uzansın diye basamağı vardı, klozetin önüne onu koyup rahatlıkla çıkıp aparata oturabilmesini sağladık. Benzer bir aparatın kendinden merdivenlisi de varmış, internette sonradan gördüm.

İç çamaşırı da önemli…
Aparat kısmını hallettikten sonra iç çamaşırı alışverişine gittik…Güzel güzel bir bebek mağazalar zincirinden %100 pamuklu kilotlar aldık, kaliteli olsun aman popsunu pişirmesin vs diye bayağı arandık, özen gösterdik. Onun kilotlarına verdiğim parayla baştan aşağı giyinebilirdim o derece yani. Söz konusu çocuk/bebek tekstili olunca kumaş oranı ile fiyat ters orantılı sanırım, parça küçüldükçe fiyatı o oranda artıyor. Bunu uzun uzun niye anlatıyorum biliyor musunuz? Parasında pulunda değilim ama ben yaptım siz yapmayın diye. Çünkü altına boyundan büyük bir kaka doldurunca o kilotu kaldırıp çöpe atıyorsunuz. Yani ben hafta sonu 2 gün 2 dondan iki kakayı öğüre öğüre temizledikten sonra, ilk işim gidip ucuz yollu çöpe atabileceğim çamaşır aramak oldu. Bolca aldım, çünkü bizim oğlan kreşe gidiyor ve kendi çocuğumun kakasını temizlemekten tiksinirken öğretmenleri ne yapsın? Şimdi altına kaka kaçırırsa çıkarıp direk atıyoruz. Bir de alıştırma kilodu diye bir şey var tabi, onu devamlı temizleyip yıkamak bana ters zaten de, öğretmenleri çocuk ıslaklığı fark etmediği için öğrenmeyi geciktirdiğini söylediler, o konuda tecrübelerine güvenirim, o yüzden almaya yeltenmedim bile.

Ve o büyük gün nihayet geldi!..
1 hafta, 10 gün öncesinden teaser vermeye başladık, biz evde, öğretmenleri kreşte. Sen artık büyüdün, Ctesi günü bezi çıkartıp çöpe atacağız ve artık çişimizi tuvalete yapacağız diye. Ve o meşhur Ctesi geldi, yataktan kalkar kalmaz aynı cümleyi söyleyip bezini çıkarıp çöpe attık, bay bay dedik, bez değiştirmeyle ilgili tüm malzemeleri (alt açma örtüleri, pişik kremleri vs olduğu sepeti) birlikte dolaba kaldırdık. Bizim oğlanın alışkanlıkları var ve değişikliği hiç sevmez. Ayyynı babası : ) Öğlene kadar bezinin olmamasını ve kilot giymeyi bünyesi hazmedemedi, sözlü olarak giymiycem yapmıycam demedi ama, o kadar hırçındı ki, her şeye kızdı, bağırdı, huysuzlandı. O sakin çocuk gidip içinden konsantre psikopat çıktı resmen. O haldeyken onu yarım saatte 1 tuvalete götürdüm de nasıl götürdüm siz bir de bana sorun, çişini yapmak ister misin diye değil, çişini lazımlığa mı aparatına mı yapmak istersin diye sordum. (Bu veletlere fazla alternatif sunmamak gerekiyor, ikisi de yaptırmak istediğiniz içerikte olan iki alternatif kafi. ) Kiminde yaptı, kiminde yapmadı, kiminde ağladı, kiminde altına kaçırdı. Her yaptığında sifona kendisi basıp şarkı söyledik. Düşünsenize kurumsal kımkım giyinmiş, topuklu ayakkabılarıyla şıkır şıkır toplantıya giden beni, elinde lazımlık banyoda döne döne bay bay çişler bay bay kakalar diye bağıra bağıra şarkı söylüyorum, sesim de bet bir de. Neyse siz düşünmeyin en iyisi. Öğlen dellenmesi az hafifleyince yarım saati önce 45 dk’ya sonra 1 saate çıkarttık.

Peki ya gece ne yapacağız?!
Gündüz kah kaçıra, kah ortalığa yapa bir şekilde geçti de, akşam olup uyku vakti gelince eşimle birlikte “şimdi ne halt edeceğuk?” diye birbirimize baktık. Kimileri ilk zamanlar bez bağlayın diyordu, kimileri bağlamayın nasıl alışırsa öyle gider diyordu, biz bez bağlamamayı seçtik. Çarşafının altına alez de alabilirdik ama çişli kakalı bir şey temizlemek yerine kullan at daha bizlik demiştim, 2 alt açma örtüsünü yan yana serdik. Bir soru da gece uykusundan uyandırıp çişe kaldıracak mıyız? Oldu. Kimisi 2 saatte bir kaldırın diyordu, kimi kaldırmayın ıslansın, zamanla ıslaklıktan rahatsız olur ve gece çişini tutmayı öğrenir. Birkaç gece uykumuz heba olup, ıslak çarşaf, üst baş değiştirmek mi, yoksa her gece bez bağlamak ya da her gece çişe kaldırmak mı diye düşünüp, ilkini seçtik. Eğitimin çok başındayız malum, umutla onu da öğreneceği günü bekliyoruz.

Çocuğun içi çürümüş herhalde…

Hadi çiş kolay da, bir de kaka mevzusu var ki evlere şenlik. İnsan evladı niyeyse kakasından ayrılmak istemiyor çok garip. Ikınıyor, sıkınıyor ama ısrarla kakası varken tuvalete oturmuyor, yukarıda bahsettiğim üzere bulduğu ilk fırsatta, kaşla göz arasında altına yapıveriyor. Allah’ım bu kaka bu çocuktan mı çıktı, yediği domatesleri bütün bütün kilotundan ayıklarken içi çürümüş bunun filan diye düşünüyorsun. Baktığında mantık aynı… Çişin geldiğinde nasıl tuvalete yapıyorsan, kakan geldiğinde de yapacaksın!… O kadar basit… Değil mi ama!? Bize göre basit işte, insan kırıntısı denen varlık, canımdan bir parçadır diye mi düşünüyor nedir.

Dün sabah kalktık, çişini yaptırıp kahvaltısını ettirip giydirdim, ben hazırlanırken “anne karnım ağrıyor” dedi, eyvah dedim ayvayı yedik, bu kakası var ama yapamıyor demek, tuvalete oturtup elince cep telefonu bile verdim ki uzun oturup kakayı yapabilsin, tam 45 dk sürdü ve yapamadı. Giyindik, evden çıktık, otoparkta tam arabaya bindik, kakam var dedi, haydiii, dön geri tekrar eve çıktık, bir 15 dk daha uğraştık. Yok yine yapamıyor, itiraf ediyorum benden günah gitti deyip arabaya bindirdiğim gibi kreşe atıp kaçtım. Velhasılıkelam çocuk büyük tuvaletini beze değil de tuvalete yapınca (affınıza sığınarak) mokunda boncuk bulmuş gibi seviniyormuş insan, yazmadan geçemeyeceğim.

Gördüğünüz üzere bizim tuvalet eğitimi macerası daha devam ediyor, gönül isterdi ki şuraya bir ilk kakasının resmini koyayım. Size kıyamadım, onun yerine ayıkladığım domateslerin sindirilmeden önceki halini koyuyorum, fotoğraftaki bu şirin domatesler, mideye girince bu kadar sevimli görünmüyor.

Bir Cevap Yazın